Muz & Yetiştiriciliği
Yetiştiricilik Bilgileri & Besin Noksanlıkları & Noksanlığın Giderilmesi & Hastalıkları & Zararlıları
Muz kökleri toprak altında bulunan ve esas gövdeyi oluşturan yumrudan ve yumrunun daha çok üst taraflarından çıkar.
Bu çıkış dörder adetlik gruplar halindedir. Muz kökleri 5-8 mm. çapında ve uzunlukları boyunca aynı kalınlıktadırlar. Bu kökler yumrudan biraz
uzaklaşınca kendilerinden daha ince yan kökler meydana getirirler. Bunlar da 4-5 mm. çapa ulaşır ve aynı kalınlıkta kalırlar. Kılcal kökler bu yan
kökler üzerinde bulunur. Muz köklerinin dış kısmı koyu kahverengi, siyaha yakın, iç kısmı ise beyazımtırak krem rengindedir. Kılcal köklerin ise görünüşü
beyazdır. Muzda meydana gelen kök sayısı bitkinin sağlık durumuna bağlıdır. Bir yumru 200-300 ve daha fazla kök meydana getirebilir. Ülkemizde kökler
en fazla ilkbahar mevsiminde meydana gelir. Uygun şartlarda kökler, 5 m. yanlara ve 75 cm. derinliğe kadar gidebilir. Köklerin çoğunluğu 15-40 cm.
derinliktedir. Bununla birlikte 140 cm. derinliğe kadar inen köklere de rastlanmıştır. Muzun kökleri kısa ömürlüdür. Toprak altı gövdesi veya yumru da
denir. Çok yıllıktır. Gerçek gövde aslında bir rizomdur. Yani toprak altındaki gövdedir.
Yedek besin deposu görevini de görür. Kuru madde miktarı fazladır.
Buna toprak üstü gövdesi de denir. Yalancı gövde toprak üzerinde sanki yaprak saplarının birleşmesinden meydana gelmiş bir kütük gibidir. Bodur muzlarda
gövdenin boyu 1,5-2,25 m.ye kadar çıkar. Üst kısmında dört bir tarafa açılmış yapraklar bulunur. Yeni yapraklar gövdenin orta kısmından meydana gelirler.
Yalancı gövde yeşilimtırak görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir örtü ile kaplanır. Elle dokunulduğu zaman bu beyazlık ele bulaşır. Yalancı gövde,
yapraklarını tamamladıktan sonra meyve salkımını andıran bir tomurcuk (hevenk, dal) oluşturur. Bu olaya muz üreticileri "muz doğurdu" demektedirler.
Tomurcuk olayı bir defa gerçekleşmekte ve daha sonra görevini bitirmektedir. Meyvesini vermiş olan yalancı gövde, muzun hasadından sonra, yanında
bırakılacak olan fidenin beslenmesi için kesilmemeli, yerinde bırakılmalıdır. Sadece tepesinden (yaprakların ayrıldığı bölgeden) vurulmalı, kesilen
kısım da toprakta organik gübre olarak bırakılmalıdır. Yerinde bırakılan yalancı gövde, yanındaki fideyi besleyecek, zaman içinde pörsüyerek, çökecektir.
Bir sonraki onarma döneminde bu kısım toprak altına gömülerek,
ayrışması hızlandırılarak, toprağın organik madde içeriğinin zenginleşmesi sağlanmalıdır.
BİTKİ BESİN NOKSANLIĞI OLMASINI BEKLEMEYİN
Besin elementi eksikliği görülen bitkiler daha az dirençlidir ve çeşitli hastalıklara karşı daha duyarlıdır.
Bitki besin noksanlığı görülmeden, düzenli bitki besleme yapınız. Her sene toprak analizlerinizi yaptırın.
Aşağıdaki noksanlıklar görüldüğünde, “ARAMAKTAN ÇEKİNMEYİN”
Bahçenize en uygun gübreyi seçmenize yardımcı olalım.
Noksanlıkların önüne geçmek için, ilk yapraklar serçe gagası kadar olduğundan itibaren düzenli gübre kullanınız.
Noksanlıklar yaprakta görüldüğü anda müdahale edilirse noksanlık düzelebilir, noksanlık meyveye geçtiğinde geriye dönüş yoktur.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE DEMİR NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Muz
yetiştiriciliğinde demir noksanlığını yönetmenin en iyi yolu sulama ve toprak pH'sını yönetmektir.
Demir, bitki dokularında genellikle 50-200 ppm. arasında bulunur.
Sayısız redoks reaksiyonları, enzim faaliyetleri, klorofil sentezi ve klorofil
oluşumunu dolayısıyla protein ile fotosentezi etkileyen önemli bir mikro elementtir.
Topraklardaki kalsiyum fazlalığı demir alımını engeller.
Muz yetiştiriciliğinde demir noksanlığında,
Demir
noksanlığı olan yapraklarda damarlar yeşil kalır, ancak damar araları sarıdır.
Muz yetiştiriciliğinde demir noksanlığında,
noksanlığın ilerlemesi halinde tam sararma ve sonra da kuruma görülür.
Demir noksanlığı muz yapraklarının sarımsı-yeşil ve daha sonra tamamen sarı olmasına neden olur.
İnterveinal kloroz yaprakların altından ve kenarından
başlar ve yapraklara benekli bir görünüm vererek yaprak uçlarına ilerler.
Midrib ve yaprak damarları daha uzun süre yeşil kalır, ancak aynı zamanda
ciddi Noksanlıklerle kaybolur.
Muz yetiştiriciliğinde demir noksanlığında, semptomlar genç yapraklarda başlar.
Demir noksanlığı Azot noksanlığı de yaprakların sararmasına neden olur, ancak belirtiler yaşlı yapraklarda başlar ve yaprak
damarları veya orta damar
daha uzun süre yeşil kalmaz.
Sülfür noksanlığı de genç yapraklarda başlayan sarı yapraklara neden olur, ancak tüm yaprak ve damarlar veya midrib eşit
olarak yeşil olur.
Kireçli topraklarda yetiştirilen bitkilerde görülen demir noksanlığının sebepleri çeşitlidir.
Kireçli topraklarda pH yüksek olduğundan demir bileşikleri çözünmez ve dolasıyla da bitkilerce alınamaz.
Ancak kireçli topraklardaki demir noksanlığının tek açıklaması bu değildir.
Topraktaki kirecin çözülmesiyle ortaya çıkan bikarbonat iyonları, demir noksanlığının en önemli bir diğer sebebidir.
Kök bölgesinde bulunan fazla bikarbonat iyonları bitki bünyesinde demirin hareketliliğini azaltarak noksanlık görülmesine neden olmaktadır.
Topraktaki kirecin çözünmesinde ortamdaki karbondioksit miktarının çok fazla artırıcı etkisi vardır.
Bu nedenle, toprakta karbondioksit miktarını artıran havasızlık hallerinde bitkilerde demir klorozu ortaya çıkmaktadır.
Toprağın sıkışması, su basma uzun sureli yağışlar veya aşırı sulama gibi olayların demir noksanlığı yarattığı pratikte çok iyi bilinmektedir.
Toprakta karbondioksit birikmesine neden olan bir diğer etmen toprak strüktürünün bozuk olmasıdır.
Onun için demir klorozu 'ile mücadelede toprak strüktürünü geliştirecek önlemler de önemli bir yer tutar.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE BOR NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Bor noksanlığı, bitkilerde en çok görülen mikro besin noksanlığıdır.
Muzda ender görülen Noksanlıklerden biri de Bor noksanlığıdır.
Özellikle yaşlı bahçelerde görülür.
Diğer mikro element noksanlıklari muz yetiştiriciliğinde
pek önemli değildir.
Diğer mikro elementlerden bakır, manganez, demir, bor ve molibden noksanlığı muz bahçelerinde pek görülmemektedir.
Analizler
göstermiştir ki muz bitkisi manganezi de topraktan fazla miktarda almaktadır.
Bu da bitkiye ve kök oluşumuna zararlı olabilir.
Uygun miktarda kireçleme
manganezin daha fazla alınmasını önler.
Bitki Besin Elementleri Arasındaki İlişkiler Bitki besin maddeleri arasında toprak içinde bitkilerin besin alımı
yönünden çok ciddi rekabetler veya teşvikler vardır.
Bu nedenle gübreleme proğramlarının hazırlanması ve uygulanmasına çok dikkat edilmelidir.
Bitki
Besin Maddesi yığılmalarının en çok söz konusu olduğu sera alanlarında, toprak analizi yaptırmaksızın, sağlıklı bir
gübreleme proğramı uygulamak mümkün
değildir.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE FOSFOR NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Bitkilerin tohum oluşturmak, kök geliştirmek, olgunluğu hızlandırmak ve streslere karşı koymak için fotosentezden enerji
depolamasına ve
kullanmasına yardımcı olur.
Fosfor noksanlığı, fosfora daha çok ihtiyaç duyan genç bitkilerde yaşlı bitkilere göre daha erken fark edilir.
Muz yetiştiriciliğinde fosfor noksanlığı ağacın büyümesini yavaşlatır.
Muzun fosfor ihtiyacı, azot ve potasyuma göre daha az olmakla birlikte, kök
gelişimi ve bitki besin maddesi alım kapasitesini artırarak salkım oluşumunu
güçlendirmesi, tarak sayısını artırması yönünden çok önemlidir.
Subtropik iklim
koşullarında fosforun alımı, oldukça geniş zaman aralığında gerçekleşir.
Muz yetiştiriciliğinde fosforun topraktan iyi bir şekilde alınabilmesi için ortamda yeteri kadar suyun
bulunması gerekir.
Ayrıca doğumdan tahminen bir ay kadar önce uyguladığımız
fosfor takviyesinin tarak sayısını artırdığı tesbit edilmiştir.
Fosfor muz bitkisi için çok önemli değildir.
Uygulamada bu
elementin noksanlığına kolaylıkla rastlanmaz.
Noksanlık belirtisinde yaprak kenarları ölerek testere dişi görünümü alır.
Fosfor yeteri kadar ortamda varsa
tarak sayısı ve dolayısıyla her taraktaki parmak sayısı artmaktadır.
Ama fazla miktardaki fosfor uygulamaları da parmakların oluşmasına ters etki
yapmaktadır.
Ortamdaki fosfor fazlalığı, hem tarak sayısını azaltmakta, hem de taraktaki parmak sayısını azaltmaktadır.
Muz yetiştiriciliğinde fosfor noksanlığı sağlıklı bitki kökleri de
beslenme ortamındaki fosfatı önemli ölçüde tüketebilme yeteneğindedirler.
Yine Fosfor meyve verimini artırmakta, ancak aşırı fosfor gübrelemesinde ise
verim azalmaktadır.
Fosfor uygulanan topraklarda çinkonun demir ve alüminyum oksitlerince bağlanması ile bitkinin gelişmesini artırması sonucu,
bitkinin
çinko konsantrasyonu kritik düzeyin altına düşerken, bitkide fosfor toksisitesi görülebilmektedir, öte yandan bitkilerin
çinko noksanlığı gösterdiği
durumlarda, ortama fosfor katılması, bitkide fosfor toksisitesi gösterdiği gibi çinko noksanlığının da şiddetini de artırmaktadır.
Bitkilerin fosfor alımını, mağnezyum düzeyi de önemli ölçüde etkilemektedir.
Düşük düzeyde mağnezyum, fosforun kökten alımını önemli ölçüde azaltarak, fosforun yukarı
taşınmasını engeller.
Bitkinin fosfor ihtiyacının en fazla olduğu doğumdan bir, bir buçuk ay önceki döneminde, bitkinin fosfor ihtiyacının yeterince
karşılanması, tarak ve parmak sayısının artmasını sağlayacaktır.
Genellikle 11-12 olan tarak sayısını 15-16’ya çıkartmak,
fosfor ihtiyacını zamanında ve yeterince karşılayarak mümkün olabilir.
Muz yetiştiriciliğinde fosfor noksanlığında görülen belirtiler yaşlı yapraklarda başlar.
Yapraklar daha koyu, mavi-yeşil bir renk gösterir ve yaprak kenarından interkostal
alanlarda sarı klorotik bölgeler gelişir.
Daha sonra bu bölgeler birleşir ve açık kahverengi renkle nekrotik hale gelir.
Nedenleri
Fosfor noksanlığı Aşırı azot gübrelemesi yaprakların mavi-yeşil rengine de yol
açar.
Mangan noksanlığı da marjinal nekroza neden olur, ancak bunların
daha koyu bir rengi vardır.
Özellikle kireçli ve pH'i yüksek topraklarla, fazla derecede asit topraklarda bitkilerin fosfordan faydalanması zordur.
pH analizini mutlaka yaptırın.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÇİNKO NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Muz
yetiştiriciliğinde çinko noksanlığının tipik belirtisi, daralmış, küçülmüş yapraklar ve Yaprakların rozetlenmesidir.
Yaprak yüzeyin de damar kenarları yeşil kalmak üzere, damar aralarında sari mozaik şeklinde lekeler oluşur.
Muzde çinko noksanlığında ağaçlarda cüce yaprak ve bozuk yapraklar oluşur
Noksanlık çok şiddetli değilse sadece yaprakları etkiler, sürgün gelişimi normal devam eder.
Ancak noksanlık şiddetli ise sürgün gelişimi tamamen durur.
Muz
yetiştiriciliğinde çinko noksanlığında, yapraklarda kloroz, nekrotik lekeler görülür ve yapraklar bronzlaşır
Sürgünlerde meyve tomurcuğu sayısı azalır veya tamamen yok olur.
Bitkiler bodurlaşır küçülür
Muz ağaçlarında noksanlığı en çok görülen bitki besin maddesi çinkodur.
Özellikle fosfor fazlalığı nedeniyle ortaya çıkan çinko noksanlığı, Muzlerde çok yaygındır.
Bu element noksanlığınin nedeni genellikle Fosfor fazlalığından kaynaklanır.
Çinko noksanlığınde bitki bodurlaşır.
Muz
yetiştiriciliğinde çinko noksanlığında, yapraklar küçük ve dar olup, ikinci
damarlar arası sarı-beyaz şeritler halindedir.
Bu görünüm daha sonra sarı-yeşil şeritlere dönüşür.
İkincil damarlara paralel olan sarı şeritlerde uzun,
kahverengi ölü benekler belirir.
Bu gibi bitkilerde oluşan salkımların parmakları küçük ve normal kıvrık şeklinden daha kıvrık olup, en belirli özellik
de parmak uçlarının açık yeşil olmasıdır.
Fazla miktarda kireçleme veya toprakta fosfor fazlalığı çinko noksanlığına neden olabilir.
Fazla derecede
nematod salgınına uğramış bahçelerde çinko noksanlığı benzeri belirtiler görülebilir.
Çinko noksanlığınde bitki bodur kalır, yapraklar küçük ve dar kalırlar.
Muz
yetiştiriciliğinde çinko noksanlığınin karakteristik semptomları, tüm yaprak üzerine yayılan ve yaprağa benekli bir görünüm veren interkostal
bölgelerdeki klorotik bölgelerdir.
Midrib yeşil kalmaz.
Bu belirtiler muz bitkilerinin genç yapraklarında başlar.
Çinko noksanlığı P, K, Mg, Mn veya Fe gibi diğer besinler de klorozu Noksanlık belirtileri olarak gösterir, ancak benekli görünüm
Zn noksanlığı için karakteristiktir.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE POTASYUM NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, yaprak kenarlarında sarımsı kahve renkli nekrozlar oluşur, geriye doğru kıvrılma ve olgunlaşmadan dökülme görülür.
Meyveler normalden küçük, ince kabuklu ve asidik olurlar.
Muzde potasyum noksanlığı çeken ağaçlarda turgor basıncı düşer ve su stresi olunca bitkiler gevşek dokulu bir hal alırlar.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, kuraklığa ve dona karşı dayanıklılık zayıflar.
Aynı şekilde hastalık etmenlerine ve tuzlu toprak koşullarına karşı bitkiler çok daha duyarlı olurlar.
Bitki dokularında ve hücre organellerinde anormal gelişmeler görülür.
Bitkide ksilem ve floem dokuların oluşumu geriler. Dokularda ligninleşme azalır. Bunun sonucu olarak potasyum noksanlığında gövde zayıflar.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, yaşlı yaprakların ucunda kirli kahverengi nekrotik lekeler şeklinde görülmektedir.
Potasyum, muz bitkileri için çok önemlidir.
Özellikle salkım oluşumu ve gelişimi için gerekli bir besin maddesidir.
Potasyum bitki büyümesini
çabuklaştırır ve verimini artırır.
Yeterli potasyum ile beslenen bitkilerde salkım ağırlığı artar, parmaklar daha büyük olur ve meyvenin pazarda daha
uzun süre dayanması, hastalık ve zararlılara dayanıklılık artar.
Potasyum, bitki metabolizmasında fotosentez sonucu elde edilen ürünlerin, faydalı
olacağı bölgelere taşınmasını sağlar. Su dengesini ayarlar.
Potasyum, azot ile birlikte ürünü artırır ve düzenli meyve tutumu ve olgunlaşmasında
önemlidir. Potasyum noksanlığınde uçlardan başlamak üzere yapraklar sararır.
Bu sararma o kadar hızla gelişir ki, çoğu zaman uçtan başlayarak
yaprağın 2/3 'ü ölür. Çok az potasyum alan bir bitkinin meyveleri şekilsiz olur.
Böyle bir salkımda çok az sayıda parmak oluşur.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, çiçeklenme zamanında
iklim koşulları uygun olmaz ise yine bu gibi salkımlar oluşur.
Meyvede yüksek düzeyde potasyum alımı sadece düzgün meyve şekli ve olgunlaşma ile meyveye
tad ve lezzet sağlamasından başka, meyve lezzet ve çeşnisinde ana öğe olan toplam asitlik üzerinde de olumlu rol oynayıp,
çeşniyi önemli derecede
etkilemektedir.
Düşük potasyum seviyesi ise, lezzetsiz ve yavan meyve tadına neden olmaktadır.
Ürününü, meyve toplanmadan komisyonculara satan çiftçilerimiz: meyveyi büyütmek için SON POTASYUM uygulamasını komisyoncu yapsın
istiyorsunuz. Fakat komisyoncu maliyetten kaçmak için potasyum uygulamasını yapmıyor. Toprak ve ağaçlar sizin, potasyum
uygulanmadığı için gelecek sezonlardaki ağaç ve meyve sağlığını riske atıyorsunuz.
Bazı bakteri hastalıklarında potasyumun etkisi (Prabhu vd., 2009 b)
The effect of potassium on some bacterial diseases (Prabhu vd., 2009 b)
Bitki |
Hastalık |
Patojen |
Avokado |
Kök çürüklüğü |
Phytophthora cinnamomi |
Domates |
Bakteriyel solgunluk |
Pseudomonas solanacearum |
Domates |
Mozaik |
Tobacco mosaic virus |
Domates |
solgunluk hastalığı |
Corynebacterium michiganense |
Elma |
Ateş yanıklığı |
Erwinia amylovora |
Elma |
Meyve çürüklüğü |
Pezicula malicorticis |
Fasulye |
Bakteriyel yanıklık |
Pseudomonas syringae |
Fasulye |
Cercospora yaprak lekesi |
Mycosphaerella cruenta |
Fasulye |
Kök çürüklüğü |
Rhizoctonia solani |
Fasulye |
Mozaik |
Tobacco mosaic virus |
Hıyar |
Bakteriyel solgunluk |
Erwinia tracheiphila |
Hıyar |
Köşeli yaprak leke hastalığı |
Pseudomonas lachrymans |
Ispanak |
Mozaik |
Cucumber virus |
Kabak |
Halkalı leke |
Tobacco ringspot virus |
Kayısı |
Meyve monilyası |
Sclerotinia fructicola |
Kereviz |
Fusarium sararması |
Fusarium oxysporiumf.sp. apii |
Mısır |
Bakteriyel solgunluk |
Erwinia tracheiphila |
Muz |
Fusarium solgunluğu |
Fusarium oxysporum f. sp. cubense |
Pamuk |
Kök çürüklüğü |
Phymatotrichum omnivorum |
Pamuk |
Köşeli yaprak leke hastalığı |
Xanthomonas malvacearum |
Pancar |
Çökerten |
Pythium ultimum |
Patates |
Adi uyuz hastalığı |
Streptomyces scabies |
Patates |
Mozaik |
Potato mosaic virüs |
Patates |
Yaprak kıvırcıklığı virüsü |
Potato leafroll virus |
Pirinç |
Bakteriyel yanıklık |
Xanthomonas oryzae |
Şeftali |
Bakteriyel leke |
Xanthomonas pruni |
Turunçgil |
Kahverengi meyve çürüklüğü |
Phytophthora parasitica |
Tütün |
Köşeli yaprak leke hastalığı |
Pseudomanas angulata |
Tütün |
Mozaik |
Tobacco mosaic virus |
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE AZOT NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Özellikle yeşil aksam gelişmesi için azot gereklidir.
Yavru bitkilerin gözüktüğü ve büyümenin başladığı ilk üç ay
içerisinde azot çok önemlidir.
Gelişmenin başladığı ve atak haline geçtiği ilkbaharın ilk aylarında çok fazla azot kullanır.
Bu dönemde hayat dönemi
boyunca kullanacağı azotun büyük bir kısmını kullanır.
Azot kullanımı ile kuru madde miktarı arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Azot kullanımı arttıkça kuru madde miktarı azalır.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, azot noksanlığı belirtileri yaşlı yapraklarda başlar.
Yapraklar açık yeşil ve daha sonra sarı olur.
Şiddetli bir Noksanlıkle yapraklar nekrotik hale
gelir ve ölür.
Muz
yetiştiriciliğinde potasyum noksanlığında, müm bitkinin büyümesi bodurlaşır.
Azot noksanlığı Kükürt noksanlığı açık yeşil veya sarı yapraklarla benzer semptomlar gösterir, ancak semptomlar genç yapraklarda başlar.
Demir noksanlığı
ile yapraklar da sarı olur, ancak semptomlar genç yapraklarda başlar ve midrib bir süre yeşil kalır.
Noksanlığın daha ciddi boyutlarda olması halinde, yapraklarda kloroz görülür.
Azot noksanlığında yapraklarda görülen kloroz, bütün yaprağın homojen olarak
sararması şeklinde ortaya çıkar.
Sararma ilk önce yaşlı yapraklarda görülür.
Bu nedenle akandan aşağı doğru renk açılır ve sararır.
Noksanlığın ileri devresinde ve çok şiddetli olması durumunda yapraklarda nekrozlarda görülebilir.
Azot noksanlığı bitkinin özellikle vegetatif gelişmesini olumsuz etkiler.
Yaprak, gövde sistemi oldukça zayıf olur.
Vegetatif gelişme periyodu kısalır, bitkiler erken olgulaşır.
Erken çiçek açar.
Erken yaşlanma, azotun sitokinin sentezi ve taşınması üzerine olan etkisinden kaynaklanmaktadır.
Sitokinin bitkinin kuvvetli büyümesini ve genç dönemi daha uzun sure kalmasını sağlayan bir hormondur.
Azot noksanlığında bu hormonun azalması bitkinin erken yaşlanmasına, diğer bir deyişle vegetatif gelişme periyodunun kısa olmasına neden olur.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE MAGNEZYUM NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Muz
yetiştiriciliğinde magnezyum noksanlığında, yapraklar uçlarından ve kenarlarından başlamak üzere yavaş yavaş sararmakla beraber orta kısımları yeşil kalır.
Etki altında
kalan dört ve beşinci yapraklardır.
Yaprak sapları ana gövdeden koparak yaprağın ömrünün kısalmasına neden olur.
Fosforun aksine genç piçler yaşlı
rizomlardan kalsiyum ve magnezyum absorbe ettikleri için yaşlı rizomlar bu elementlerce fakirdirler.
Bu nedenle eğer yaşlı piçler dikimde kullanılacak ise kalsiyum ve magnezyum için önlem alınmalıdır.
Muz
yetiştiriciliğinde
Magnezyum noksanlığı semptomları bitkilerin yaşlı yapraklarında başlar.
Klorotik bölgeler, yaprak kenar boşluğunun yakınındaki interkostal bölgede
görülebilir ve daha sonra bu bölgelerde nekrotik lekeler gelişir.
Nedenleri
Magnezyum noksanlığı Potasyum noksanlığı de yapraklarda kloroz gösterir, daha sonra nekrotik hale gelir, ancak nekroz yaprak
uçlarından başlar ve
yaprakların interkostal bölgesinde lekeler oluşturmaz.
Mangan noksanlığı Magnezyum noksanlığına benzer semptomlar gösterir, ancak semptomlar genç yapraklarda
başlar ve midribin etrafında yeşil kalan bant yoktur.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE MANGAN NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Mangan noksanlığı belirtileri genç yapraklarda başlar.
Hafif bir noksanlıkta, yapraklar herhangi bir belirti vermeden açık yeşil bir renk gösterir.
Daha
sonra, Noksanlık daha şiddetli hale geldiğinde, yaprak kenarlarındaki interkostal bölgelerde kloroz görülür.
Bu klorozlar nekrotik hale gelir ve yaprak
kenarları aşağıya doğru kıvrılır.
Yaprak uçları önce belirtileri gösterir.
Nedenleri
Mangan noksanlığı, daha sonra nekrotik hale gelen klorotik bölgelere de yol açar, ancak bunlar eski
yapraklarda başlar.
Demir
noksanlığı belirtileri daha genç yapraklarda da başlar, ancak kloroz tüm yaprağı etkiler ve nekroz meydana gelmez.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KALSİYUM NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka ""Bitki Besleme Uzmanlarından"" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Kalsiyum noksanlığı esas olarak, özellikle kış aylarında, yaprak kenarları boyunca ve ana damarlar arasında
klorofilin solması ile karakterizedir.
Çoğunlukla kuru maddede % 0.5'in altında bulunur.
Kalsiyum, mağnezyum ve potasyum içerikleri,
topraktaki kil ve organik madde ile ilişkilidir.
Bu nitrat, sülfat ve klor ile ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Kalsiyum noksanlığınde önce genç yapraklar aşağıya veya yukarıya doğru kırılır ve yaprak oluşması azalır.
Kalsiyum noksanlığı muz yapraklarının klorotik olmasına neden olur ve daha sonra yaprakların tepesinden açık kahverengi
nekroz görülür.
Semptomlar daha
genç yapraklarda başlar, ancak büyüme sınırlı değildir.
Yaprakların alt kısmı şeklindeki deformasyonları gösterir; kenar boşlukları yırtılır ve
yaprakların kısımları içe doğru kıvrılma eğilimindedir.
Kalsiyum noksanlığı Bor noksanlığı benzer semptomlar gösterir, ancak kloroz ve nekroz yaprakların üstünden değil kenar
boşluğundan başlar.
Ayrıca,
yapraklar yırtılmaz.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE BAKIR NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Bakır bitkilerde özellikle dokularda ligninleşme prosesine katılmakta ve bitkilerin generatif büyümesinde önemli rol üstlenmektedir.
olen oluşumu ve
döllenme prosesleri ve dolayısıyla tohum ve meyve oluşumunu sağlamakta ve
bitkiler bakır beslenmesinden doğrudan etkilenmektedir.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KÜKÜRT NOKSANLIĞI
Noksanlıkları gördüğünüzde, herhangi bir gübre alarak uygulama yapmayın. Mutlaka "Bitki Besleme Uzmanlarından" yardım alın,
onların önerdiği birbirini takip eden gübreleri kullanın.
Kükürt noksanlığı başta Natal olmak üzere diğer ülkelerde de görülmektedir.
Çok eksik olursa kalite bozulur.
Bu Noksanlık süper fosfat, potasyum klorür
yerine potasyum sülfat veya azot kaynağı olarak da amonyum sülfat uygulamak ile giderilebilir.
Belirtiler
Kükürt noksanlığı belirtileri genç yapraklarda başlar.
Yaprak rengi açık yeşil olur ve ciddi noksanlığı ile sarı olur.
Bu semptomlar tüm yaprağı eşit
olarak etkiler ve ne damarlar ne de midrib yeşil kalır.
Bitkinin büyümesi bodur ve yeni ortaya çıkan yapraklar küçük ve sarı-yeşil bir renge sahiptir.
Nedenleri
Sülfür noksanlığı azot noksanlığı belirtileri Sülfür noksanlığı için tarif edilenlere benzer, ancak belirtiler yaşlı yapraklarda
başlar ve şiddetli
noksanlığı ile yapraklar nekrotik hale gelir ve ölür.
Demir noksanlığı ayrıca genç yapraklarda kloroz ile sonuçlanır, ancak yaprak eşit olarak klorotik
değildir.
Yeşil bölgeler midribin etrafında ve yaprak ucunda kalır.
MUZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE GÖRÜLEN MUZ HASTALIK VE ZARARLILARI
Banana diseases and pests
Muz
kaptanı
.
Mısır
kurdu
.
Yaprak
biti
.
Çiçek
Tripsi
.
Kırmızı
Örümcekler
(Akarlar)
Unlu
Bit
.
Yıldız
Koşnili
.
Zeytin
Çiçek
Sap Sokanı
Nematodlar
.
.
Armillaria
Kök
Çürüklüğü
Antraknoz
.
.
Öz
(Gövde)
Nekrozu
Mozaik
Virüsü
.
Muzda
Bakteriyel
Solgunluk
Bakteriyal
Yaprak
Lekesi
Kök
Çürüklüğü
.
Sigatoka
.
.
Panama
Hastalığı
.
Muz brakte mozaik
virüsü
Cercospora Hastalığı
.
Cigar
Uç
çürüklüğü
Ceratocystis Meyve Çürüklüğü
Cladosporium Yaprak
Beneği
Meyve
Çürüklüğü
.
Muz
Antraknoz Hastalığı
Muzda
Fusarium
solgunluğu
Muzda Siyah
kök
Çürüklüğü
Muz
üst demet
virüsü
Muz
bakteriyel solgunluğu
Armillaria
kök
çürüklüğü
Muz
Örümcek
Akarı
ÖNEMLİ NOT
Bahçenizi her ilaçlamanızda eğer sulama veya ilaçlama suyunuzun pH sı 8 - 8.5 ise muhakkak wet yayıcı yapıştırıcı kullanınız.
(Ülkemizin birçok yöresinde toprak ve su pH sı 8- 8.5 hatta 9 a kadar çıkmaktadır.)
Üretilen bütün ilaçlar 6 - 7 pH aralığına göre üretilmektedir.
En Kaliteli ilaçlar dahi 6 ila 15 dakika arasında, % 30 varan oranlarda etkisini kaybetmektedir. (Kesilmiş yoğurt örneği gibi)
BİTKİNİZE AÇ KARNINA İLAÇ VERMEYİN
BİTKİ BESLEME Bitki besini ile birlikte ilaç verin
Buda ilacınızın etkisinin azalmasına neden olacaktır.
Bu nedenle bizim tavsiyemiz holderinize, tankınıza veya sırt pompanıza,
TANK SIRALAMASI Sırasıyla (SIRALAMAYA BOZMAYIN)
1 |
PH DÜŞÜRÜCÜ- YAYICI YAPIŞTIRICI |
İlaçlama suyunun PH sını düşürür, ilacın bozulmasını önler.
İlaçlar bitkiye uygulandıktan sonra ilacın yaprağa yayılmasını sağlar, yapraktan akmasını önler.
|
2 |
ORGANİK GÜBRE |
Bitkinin düzgün ve dengeli beslenmesini sağlar. Meyvelerin albenili, parlak, renkli, iri, dayanıklı, sert, ağır, lezzetli ve hoş kokulu olmalarını sağlar.
|
3 |
İNSEKTİSİT |
BÖCEK İLACI
Zararlı dönemine göre, sayfanın en altındaki zararlılara karşı, bir ilaç kullanın. İlaçların kullanma - hasat sürelerine dikkat edin. |
4 |
FUNGUSİT
|
MANTAR İLACI
(Ayrı bir kapta karıştırdıktan sonra) Hastalık dönemine göre, sayfanın en altındaki zararlılara karşı, bir ilaç
kullanın. İlaçların kullanma - hasat sürelerine dikkat edin. |
5 |
DİĞER |
Teknik elemanlarımızca önerilen diğer iz elementler. |
Mümkün olduğunca hepsini bir arada kullanmaya çalışın, maliyetleri düşürün.
AŞAĞIDAKİ ÜRÜNLERİ HER SENE DÜZENLİ KULLANIN
KİREÇ ÇÖZÜCÜ |
Sezon başında kireçli topraklarda muhakkak kullanılmalı. Kılcal köklerin etrafını sarmış kireç kaymak tabakasını yok eder.
|
DÖNÜME 1 KG
damla sulama ile |
KÖKLENDİRİCİ |
Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolayısıyla, bitkinin büyümesi ve gelişmesi de hızlanır.
Kök oluşumunu ve gelişimini hızlandırır.
Köklerİ kuvvetlendirir. Köklerin, özellikle uzunlamasına, büyümesi ve gelişmesi üzerine uyarıcı etkisi vardır.
|
|
ORGANİK GÜBRE
|
Çiçeklenmeden önce 1. uygulama,
meyve tutumunda 2. uygulama,
hasattan 45 gün önce 3. uygulama yapılır
Gereksinim duyulan bütün dönemlerde 300 gr / 100 lt su ile olmak üzere 2 uygulama.
|
200-300 |
DEMİRLİ GÜBRE
|
En sık görülen bitki besin noksanlığıdır.
Toprak olumsuzlukları bitkilerin, toprakta olan demiri kullanmasını engeller
Toprak analizlerini mutlaka yaptırın |
125-150 cc |
POTASYUMLU GÜBRE |
Ürünün RENK ve AROMA sını AĞIRLIK ve KALİTE sini İRİLİK ve SERT liğini belirleyen potasyumu yüksek oranda içerir.
Özellikle meyve ve sebze yapraklarında görülen yaprak kenarındaki kurumayı önler ve ürün artışını sağlar.
|
|
DAMLA SULAMA |
AZOT, FOSFOR, DENGELİ, POTASYUM
Her dönem düzenli kullanılmalı. Bitkinin NPK sı karşılanmalı
|
2-3 kg |
ÖN KARIŞIMLA KONTROL EDİNİZ
Her ilaçlamada gübre muhakkak kullanılmalıdır.
Gübreler bitkilerin strese girmesini önler. Bitkilerin mikro element ihtiyaçlarını karşılar.
Meyve tutumunu ve meyvelerin kalitesini arttırır.
Gübrelemede esas, toprak ve yaprak analizlerinin yapılmasıdır. Buna göre de eksikler giderilmelidir.
Organik Gübreleme
Muz bitkisi topraktaki organik maddeyi oldukça yüksek oranlarda ister. Bunun nedeni doğal ortamdaki muzun, yüksek boylu ağaçların altında, dağınık
güneş altında, çürümüş yaprakların üzerinde yetişmesidir. Organik gübre toprak sıcaklığını yüksek tutarak, salkım oluşumundan hasada kadar geçen
süreyi kısaltmakta ve fidelerin kışın soğuktan zarar görmesini engellemektedir.
Çiftlik gübresi kullanımında gübrenin iyi yanmış olmasına dikkat
edilmelidir. Çiftlik gübresinin taze olması, iyi yanmaması sonucu, içinde bulunan yabancı ot tohumları, nematodlar ve tuz, bahçe içine taşınacaktır.
İyi yanmış çiftlik gübresinde yabancı ot tohumu, nematod bulunmaz.
Bu arada üzerinden 1-2 yağmur veya su geçirilirse toprak için zararlı olan
tuzu da yıkanmış olacaktır. Bu nedenle, çiftlik gübresinin zararlı etkilerinden kurtulmak için, üretici, kullanacağı çiftlik gübresini en az 3 ay
öncesinden alarak, bahçesinin bir kenarında yanmasını ve yıkanmasını sağlaması yararlı olacaktır.
Ayrıca, organik gübre seraya sokulmadan önce
yığın haline getirilip çok iyi bir dezenfeksiyon yapılmalıdır.
Organik gübre muzlarda bakım zamanı (Şubat-Mart aylarında) ve kışa girmeden (Kasım ayında) verilmelidir. Onarma zamanı verilen organik gübre
mutlaka toprakla iyi bir şekilde karıştırılmalı, kışa girmeden verilen organik gübre ise toprak yüzeyine yorgan gibi serilmelidir.
Mineral Gübreleme
Muz bitkisi hem yeşil aksamın gelişme döneminde, hem de meyve gelişme döneminde yoğun şekilde besin isteyen bir bitkidir. Bu besinler genellikle en iyi
topraktan muzlara verilebilir. Muz yetiştiriciliğinde sadece organik gübre uygulaması yeterli değildir. Ek olarak mineral gübre uygulaması da
yapılmalıdır. Mineral gübre olarak özellikle Azot, Fosfor, Potasyum, Kalsiyum ve Mağnezyum gübrelemesinin yapılması gereklidir.
Yapraklar
Muzun yaprakları ilk çıkışta boru şeklindedir.
Sonra uç kısmı yavaş yavaş açılarak karakteristik muz yaprağını oluştururlar.
Muzun yaprakları büyüktür.
Yaprak uzunluğu 2 m. ve genişlik de genellikle 60-90 cm. olabilir.
Yaprak sapı daralmış kanal görüntüsünde ve alt tarafı yuvarlaktır.
Yaprak ayasında ortada toprağa bakan kısmı bükey, yukarı bakan kısmı ise yalancı gövdeye doğru oluklu bir ana damar vardır.
Ana damara dike yakın bir açı ile ve birbirine paralel olan yan damarlarla bağlıdır.
Bu yan damarların arası yaprak yüzeyini meydana getirir.
Rüzgarlı havalarda bu yan damarlar ana damara kadar yırtılır ve yaprak dilim dilim olur.
Yapraklar yeşil görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir madde ile örtülürler.
Yaprağın uç kısmında, yaprak ucu denen bir kısım vardır.
Bu yaprak uzama olanakları ararken yaprak ayasının gideceği yolu açmak için kullanılan bir organdır.
Yaprak oluşumu tamamlanınca düşer.
Yaprak üzerinde, damar aralarında, sapında ve kınında stoma dediğimiz gözenekler bulunur.
Sap ve kında milimetrekarede 6-7 tane, ayada 160-170 tane stoma (gözenek) vardır.
Ayanın alt kısmında üste göre 4-5 misli fazla stoma vardır.
Tomurcuk ve Çiçekler
Muzda tomurcuk, çiçekler ve meyve salkım şeklindedir. Meyve salkımının gelişmesi bir çok haftayı bulur.
Ticari çeşitlerde bir yandan çiçekler
topluluğu meydana gelirken, bunları örten mor renkli brahtelerin oluşturduğu konik kitle yere doğru eğilir.
Çiçekler topluluğundan oluşan konik kitlenin aşağı doğru eğilmesi ve altındaki çiçek tomurcuklarının farklılaşma düzenine göre,
eğilme olayından bir iki gün sonra brahteler kalkmaya, geriye doğru kıvrılarak kuruyup düşmeye başlarlar.
Bu farklılaşma düzeni içinde meyve elleri (taraklar) ortaya çıkar.
Bir fide büyüyüp bütün yaprakları açıldıktan sonra (ortalama 14-20 ay) topu andıran.
Mor renkli yaprakçıkların (Brahte) örttüğü tomurcuk (muz çiçeği) meydana gelir.
Tomurcuk hızlı büyür ve brahteler sırayla açılarak altlarında ikişerli sırayla (tarak) çiçekler görülür.
Muz salkımlarında 3 çeşit çiçek bulunur.
İlk açılan brahtelerin altlarında çıkan çiçekler dişi çiçek olup daha sonra muza dönüşürler.
Dişi çiçeklerin muza dönüşmesi için döllenme olması gerekmez.
Bu nedenle muzlara bu özelliklerinden dolayı partenokarpi denir.
Kuruyan stigmalar hasada kadar dökülmeden meyve ucunda kalabilirler.
Salkımdaki çiçek sayısı ne kadar fazla olursa, salkım ağırlığı da o kadar fazla olacaktır.
Salkımdaki dişi çiçek sayısı sıcaklığa bağlı olup, sıcak aylarda artar, soğuk ve ılık aylarda azalır.
Dişi çiçeklerin hemen altında çift organlı çiçekler bulunur.
Bu çiçeklerden oluşan meyveler küçük ve kalitesizdir.
Çift organlı çiçeklerin hemen altında ise erkek çiçekler bulunur.
Bodur muzlarda erkek çiçekleri örten brahteler meyve sapına bağlı kalır ve genellikle açılmazlar.
Salkımdaki tarak sayısı kaynağı yalancı gövdede olan dişi çiçek sayısına bağlıdır.
Dişi çiçek sayısı da sıcaklıkla ilgilidir.
Dişi çiçeğin oluştuğu anda iklim ne kadar soğuk olursa tarak sayısı da o kadar az olur.
Parmak büyüklüğüne ise toprak verimliliği, kullanışlı su ve fotosentez derecesi gibi etmenler etkili olmaktadır.
Salkımların yetişme süresi: Haziran ayında çiçeklenen muzların hasadı en kısa 76 gün, en uzun ise 110 gün sonra olmuştur.
Temmuz ayının ilk haftasında çiçeklenen muzlar ortalama 124 gün, son haftasında çiçeklenen muzlar ise ortalama 138 gün sonra hasat
olgunluğuna gelmiştir.
Ağustos ayının ilk haftasında oluşan çiçekler 27 aralık ile 18 ocak tarihleri arasında hasat olgunluğuna (ortalama 153 gün)
erişmiştir.
Bu süre ağustosun 2. 3. ve 4. Haftalarında oluşan çiçeklerde sıra ile 162, 164 ve 173 gün olmuştur.
Ortalama 13 tarak yöre için optimal bir rakamdır.
Salkım başına ortalama 262-266 adet parmak sayısı tesbit edilmiştir.
Meyve
Meyve Gelişmesi Taraklar üzerinde bulunan meyveler karşıdan bakıldığında sağdan sola doğru gelişirler ve çift sıralı,
şeklinde dizilmişlerdir.
Bu nedenle gelişme devresi sonunda parmaklar 5 köşeli ve sağdaki meyveler daha iri olur.
Her tarakta 10-26 parmak bulunur.
İlk taraklarda parmak sayısı fazla ve meyveler iridir.
Uca doğru gidildikçe meyveler sayıca azalır ve küçülürler.
Meyve Bileşimi ve Değişimi Muz meyvesi % 70 oranında su, önemli miktarda karbonhidratlar ve az miktarda protein ve yağ içerir.
Olgun muz meyvesi şekerce zengindir ve kolay sindirilir.
Çocukların beslenmesinde fazla kullanılır.
Bağırsak bozukluklarında ve özellikle çocuklara verildiğinde içerdiği şekerler kolaylıkla ve hastalığı kötüleştirmeden sindirilir.
Oysa diğer kaynaklardan gelen şekerler hastalığı şiddetlendirirler.
Muz ayrıca karaciğer gelişmesi için de çok yararlıdır.
Yapısında bulunan fenol aminler muzun sindiriminde olumlu durumu sağlayan bileşiklerdir.
Bunlar mide salgısını azaltır ve düz kasları uyarırlar (Seratonin), damarları büzücü etki yaparlar.
MUZUN İKLİM İSTEKLERİ
İklim İstekleri Muz, nemli, tropik iklimlerin bitkisidir.
30° Kuzey ve 30° Güney enlemleri arasında kalan bölgenin uygun alanlarında, tarımı rahatlıkla
yapıldığı halde, bunun dışında kalan yerlerde istediği sıcaklığı bulamaz.
Denize yakınlık-uzaklık ve denizden yüksekliğe göre bu enlemler dışında kalan
bazı yerlerde de yetiştirilmektedir.
Akdeniz bölgesinde muz yetişen yerlerimiz 36-37 enlem derecelerinde Toros dağları tarafından korunmuş, dağların
eteklerindeki mikroklima yerlerdir.
Buna rağmen muz bahçeleri zaman zaman soğuktan zarar görmektedir.
Muz yetiştiriciliği bakımından önemli iklim
faktörleri sıcaklık, yağış, rüzgar ve doludur.
Işık Muzun doğal ortamı tropikal bölgelerde yüksek boylu ağaçların altıdır.
Yarı gölgede bulunurlar.
Sıcaklık Yıl boyunca aylık ortalama 26-27 C sıcaklık ister.
15-16 C'nin altında gelişme gerilemekte, 2-3 C de zararlı olmaktadır.
O C ve hemen altındaki
sıcaklıklarda üst kısım ölmekte, -4 C nin altında tatlı gövde zarar görmektedir.
Sıcaklık 10-15 dakika süre ile -1,5 ile -2 C dereceye düşerse şiddetli
zararlanmaya neden olur.
Nem Muz yüksek sıcaklık yanında, yüksek neme de ihtiyaç duyar.
Oransal nem % 60’dan aşağı düşmemelidir.
Ancak bazı hastalıkların
yayılmaması ve muzda gelişmenin devam etmesi açısından % 90 ‘ın üzerindeki doygun nemin de ortamda olmaması gereklidir.
Yağış Aylık yağışın 120-150 mm.
olduğu yerlerde muz sulanmaya ihtiyaç duymayabilir.
Muz yetiştiriciliğinde hava nemi de önemli olup % 60’ ın altına düşmemelidir.
Yıllık ortalama 2.500
mm’lik bir yağış bütün aylara dağılmış olmalıdır.
Aksi halde sulama yapılması gerekmektedir.
Rüzgar Çok büyük yapraklara sahip muz bitkileri şiddetli
rüzgardan zarar görmektedir.
Daha şiddetli rüzgarlar yalancı gövdenin kırılmasına yani ağaçların yıkılmasına neden olur.
Toprak İstekleri
Muz yetiştiriciliği için en iyi topraklar; derin, besin maddelerince ve humusça zengin, geçirgen, iyi havalanan, hafif
bünyeli (Kumlu-Tınlı) ve hafif
alkali, killi Tınlı, Kumlu karakterdeki, derin topraklardır.
Toprak taşsız, iyi işlenmiş olmalıdır.
Muz bitkileri toprak ve su tuzluluğuna çok hassastır.
Bu nedenle bahçe tesisi yapılacak yerin toprağı ve kullanılacak suyun tuzluluğu mutlaka analiz ettirilmelidir.
Ancak yine de organik maddece zengin,
orta bünyeli, drenaj sorunu olmayan ve hafif asidik (pH=6) olan topraklarda daha iyi gelişir.
MUZ BAHÇESİ KURULMASI, SULAMA, GÜBRELEME, BAKIM, BUDAMA
Fide Sağlanması
Muz doku kültürü ile, tohumla, yumru parçasıyla ve dip sürgünleri ile üretilmektedir.
Ülkemizde yaygın şekilde yapılan fide sağlanması, muzların
toprakaltı yumrusundan çıkan dip sürgünleriyle yapılmaktadır.
Bahçe Yerinin Dikime Hazırlanması Muz bahçesi yeri olarak genellikle kuzeyi kapalı,
soğuktan korunmuş yerler seçilir.
Muz bitkileri, genel olarak güneye bakan, hafif eğimli yerlerde iyi gelişmektedir.
Dikim Zamanı, Fidan Seçimi ve Dikim
Aralıkları
Dikim Zamanı:
Ülkemizde muz dikimi iklim durumuna göre Mart-Mayıs ayları arasında yapılır.
Örtü altında Eylül dikimi güzel sonuçlar vermektedir.
Dikim Aralıkları:
Tek
sıra dikim için genel olarak 3 * 1,7 m. aralıkları önerilebilir.
Bütün dikimlerde sıraların kuzey-güney doğrultusunda yapılması en iyi güneşlenmeyi
sağlayacaktır.
Kuzey-güney doğrultusundaki dikim, doğu-batı doğrultusundaki dikime göre en az % 10 verim artışı sağlamaktadır.
Dikim
Normal Dikimler:
Fidanlar yeni kurulacak muz bahçesine sokulmadan önce bahçe girişinde yapılacak olan ilaçlı su havuzunda en az bir saat kadar
bekletilerek, kök
bölgesindeki nematodların ölmesi sağlanmalı, ayrıca anadan ayrıldığı yara yerlerinin hastalık yapmaması, çürümemesi için uygun
bir sistemik fungusitle
ilaçlanması, yeni tesise nematod bulaştırmama ve sağlıklı fidan dikme yönlerinden yararlı olacaktır.
Tesisin girişinde bir yere geçici olarak yapılacak
yarım metre derinlikte, 2 metreye 1 metre boyutlarında, dikdörtgen şeklinde bir çukurun yüzeyine döşenecek bir plastik örtü ile bu
havuz yapılabilir.
İçerisine sistemik kök çürüklüğü ilaçlarından ve nematod ilaçlarından eklenerek ilaçlı su sağlanmış olacaktır.
Hazırlanan ilaçlı su, daha sonra can
suyu olarak, yeni dikilen fidelerin diplerine dökülebilir.
Dikim çukurlarına toprak analizi sonucu önerilen miktarlarda gübre konmalıdır.
Toprakta
organik madde, N,P,K gibi elementler yeterli bulunmuşsa uygulanacak ortalama miktarlar aşağıda verilmiştir.
Dekara ortalama 10.000 kg. meyve verimi
alınacağı göz önüne alınarak, dekara 8.000 kg iyi yanmış kaliteli çiftlik gübresi, 58 kg. Azot, 30 kg. Fosfor ve 130 kg. Potasyum sağlayacak şekilde
kimyasal gübre, sezona dağıtılarak verilmelidir.
Sulama
Muz yapraklarının geniş olması dolayısıyla terleme yoluyla çok miktarda su tüketir, sürekli
nemli toprak ister.
Bitki besin maddelerini bol miktarda almak için toprağın nemli olması gerekir.
Bir çok meyve ağacı ile karşılaştırıldığında daha
yüzeysel bir kök sistemine sahiptir.
Topraktaki su miktarı tarla kapasitesine düştüğü zamanlarda, topraktan su alma yeteneği azalır.
Topraktaki su
noksanlığına çok çabuk fizyolojik tepki gösterir. Aşırı sulama muz köklerine zarar verir.
Toprağı çoraklaştırır ve bazı yerlerde toprağın taşınmasına
neden olur.
Bütün bu nedenlerden dolayı muz bahçeleri azar azar, fakat sık sık sulanarak, su sıkıntısı çekmeleri önlenmelidir.
Mümkün olduğunca haftada
3-4 sulama yapılmalıdır.
Damlama Sulama
Özellikle sulama suyunun yetersiz olduğu yerlerde meyve kalitesi üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle damla sulama yöntemi
kullanılmalıdır.
Suyun,
ağacın etrafındaki belirli noktalara damlatılmak suretiyle verilmesine damlama sulama denir.
Sulama ile gübrelemenin birlikte yapılabildiği (fertigasyon)
bu sulama sistemi, tarımda verimi ve kaliteyi artıran en önemli sistemlerden biridir.
Bu arada bu sistemde, sulama suyu içerisine istenen gübre miktarını
ayarlayan aletler de geliştirilmiştir.
Bu sulama sisteminde sulama, tarlanın her tarafına eşit bir şekilde uygulanır.
Sulama ve gübreleme tek noktadan
kontrol edilebilir. Böylece işçilik masrafları düşer.
Etkili kök bölgesi daima ıslak tutulabilir ve gerekli su miktarı ayarlanabilir.
Sprink Sulama Son
dönemlerde örtü altı muz üreticiliğinde önerilen bir sulama sistemidir.
Muz bitkileri arasına tek sıra halinde serilen
damlama hortumu kalınlığında bir
hortum ve bu hortum üzerine belirli aralıklarla yerleştirilmiş 30-40 cm. yükseklikte toprağa gömülü çubuklar ve çubukların
üzerinde mini fıskiyeler
şeklinde yapılan sulama şeklidir.
Toprağa gömülen çubukların üzerindeki mini fıskiyeler 1,5 - 2 metre yarıçapında bir alanı (3 metre genişlik) eşit bir
şekilde sulamaktadır.
Bu da muzların kök bölgesinin geniş bir şekilde sulanması demektir.
Damlama sulama sisteminde damlama hortumu çevresinde yayılan
kökler, sprink sistemde çok daha geniş bir yüzeye yayıldıkları için, ağacın gelişmesi çok daha güçlü olabilmektedir.
Yine damlamada olduğu gibi, sprink
sistemde de sıvı veya eritilmiş mineral gübreler rahatlıkla uygulanabilir.
Kök gelişmesini çok daha geniş bir yüzeye teşvik ettiği için, damlama sulamadan
daha cazip olan sprink sulama sistemi, kuru havalarda ortam nemini de yükselterek olumlu katkıda bulunacaktır.
Ayrıca toprak yüzeyine serilen bitki
artıklarının ayrışma sürecini de hızlandıracaktır.
Sisleme
Örtü altı muz üretiminde, sera çatısına, içten, belli aralıklarla yerleştirilen sulama boruları ve bu borulara yerleştirilen
sisleme veya fog (dumanlama)
memeleri ile yapılan bir sulama biçimidir.
Bu sistemin asıl amacı sulama değildir.
Ama sulama ihtiyacının karşılanmasına destek vermektedir.
Bu sistem,
uygulandığı bahçelerde kışın don zararına karşı korunma amacıyla kullanılabilir.
Ortalama 15-16 C sıcaklıkta olan yer altı suyu, memelerden sis şeklinde
bahçe içerisine verilince, ortam sıcaklığını da kendi sıcaklığına yaklaştırarak don zararının meydana gelmesini önleyecektir.
Bu uygulama aynı şekilde
yazın meydana gelen yüksek sıcaklıkların zararını da önlemektedir.
Zaman zaman 40-45 C'ye kadar çıkan yaz sıcaklarının yakıcı etkisi, yine 15-16 C olan
yer altı suyunun memelerden sis şeklinde verilmesiyle ortadan kaldırılabilmektedir.
Öğle saatlerinde ortalama 2 saat süreyle uygulanabilecek sislemeyle,
aynı zamanda ortam nemi yükselmekte ve bitkilerin istediği uygun ortam sağlanmaktadır.
Ayrıca sislemeyi belli bir sıcaklık ayarına bağlı termostat
takılarak çalışacak otomatik bir sistem geliştirilmiştir.
Yaprak Analizleri
Muz yetiştiriciliğinde, yaprak örneği alım zamanı ve yöntemi, üzerinde en fazla çalışılan ve tartışılan konulardan birisidir.
Muz yetiştiriciliğinin
yoğun olarak yapıldığı ülkelerde, yaprak örnekleri, salkım oluşumundan hemen sonra minyatür parmakların görülmesi ile beraber, 3. Yaprağın orta kısmından,
yaprak ayasından, karşılıklı iki şerit veya aynı yaprağın orta damarı ile 7. Yaprağın petüolinden alınabilmektedir.
Yapraklarda bulunması
gerekli olan kritik bitki besin maddesi yoğunlukları ise yaprağın değişik kısımlarından alınan örneklere göre farklılık
göstermektedir.
yaprağın farklı kısımlarından alınan yaprak örneklerinde, yapraklarda bulunması gerekli olan kritik bitki besin maddesi
yoğunlukları verilmiştir.
Görüldüğü gibi, yaprak ayasından alınan örneklerde, özellikle azot ve potasyumun yapraklarda bulunma oranı, öteki bitki besin
maddesi oranlarından
daha yüksek olarak saptanmıştır.
Hewitt'e göre (1955), toprakta fosfor için üst sınır 20 ppm, Potas için 300 ppm, dir.
Bunların altındaki değerlerin
durumuna göre P ve K 'lı gübreler toprağa verilmelidir.
Muzun gübre ihtiyacı dikim sıklığı ve verimine göre değişir.
Verim arttıkça verilecek gübre miktarı da artar.
Muzun Toprak pH’sı İsteği
Muzun ideal PH isteği 6’dır. Ama 4,5 - 8,5 arasındaki pH'larda yetişebilir. Akdeniz bölgesinde toprak kireçli bir yapıya sahip olduğu için genel
olarak PH 7 ' nin üstündedir. Bu yüzden muz bahçelerinde N, Üre, P, Potasyum sülfat, Fosforun ise 18.46 (DAP) olarak verilmesi daha uygundur.
pH ile Besin Maddeleri Alımı Arasındaki İlişkiler
pH, bir ortamdaki hidrojen iyonları yoğunluğunu ifade eder. Halk arasında asit, sert, çorak, yumuşak gibi adlarla anılır. Toprak pH sı ile bitki besin
maddelerinin bitki tarafından alınması arasında çok ciddi ilişkiler vardır. Örneğin pH 6’nın altında Potasyum alınması zorlaşır. pH sı 7’den büyük olan
alkali (bazik) toprakları ıslah etmek için toprağı yıkamak, bol yanmış çiftlik gübresi vermek, fizyolojik asit reaksiyonlu gübreleri kullanmak, her yıl
dekara 30-50 kg toz kükürt vermek gerekir. pH sı 7 nin altındaki asit reaksiyonlu toprakları ıslah etmek için ise, dekara 200-500 kg arası kireç vermek
ve fizyolojik alkali reaksiyonlu gübreleri kullanmak gerekir. Verilecek kireç miktarı kumlu topraklarda 500 kg ise tınlı topraklarda 750 kg ve killi
topraklarda 1 tonu bulabilir.
Toprak Tuzluluğu - EC
Muzlarda toprak tuzluluğu - EC de çok önemlidir.
Topraktaki tuzluluk, taban suyu yüksekliğinden, yeraltı suyu özelliklerinden, kullanılan organik gübre
ve mineral gübre özelliklerinden kaynaklanmaktadır.
Elektriki Geçirgenlik toprak tuzluluğunu ölçen birimlerden biridir.
Buna göre 100 ppm'lik
konsantrasyonda, 1000 micromhos dan büyük olan toprak tuzlulukları muzlar için zararlıdır.
Tuzluluk sorunu olan bahçelerde mutlaka iyi bir drenaj
çalışması yapılmalı, kullanılan mineral ve organik gübrelere çok dikkat edilmelidir.
Muzlarda Bakım - Budama (Onarma)
Muzlarda budama, kurumuş yaprakların, meyvesi alınan bitkilerin ve fazla fidelerin kesilmesinden ibarettir.
Muz bahçesinde sararmış yapraklar her zaman
kesilmelidir. Meyvesi alınan bitkiler ise fazla yer kaplamaması için yaprakların ayrım yerinden düz bir şekilde kesilmelidir.
Daldız denilen keskin uçlu
bir demir ile, fideler ana bitkiden ayrıldığı gibi, fidelerin toprak düzeyinden kesilerek oyulması ve içine üre koyarak iptal
edilmesi uygulanabilir.
Muz bitkisinin budaması, her yıl, ilkbahar aylarında, toprak altı gövdenin ocak içinde açılarak meyve verimi ve yılını
doldurmuş yaşlı gövdenin
çıkarılması, o yıl içinde meyve verecek 2 veya 3 bitkinin seçilerek yerinde bırakılması, bunlar dışında diğer genç gövde ve
sürgünlerin de yine çıkarılıp
atılması işlemlerini kapsamaktadır.
Ülkemizde bu işleme muz yetiştiricileri "Onarma veya imar" demektedir.
Budama genel olarak Mart Nisan aylarında
yapılmakta, bazen uygun olmayan iklim olayları dolayısıyla Mayıs ayına kalmaktadır.
Muzlarda budama işlemi yaz aylarında da devam eder.
İlkbaharda
toprak altı gövdenin budanmasından sonra, gübreleme yapılmış ve sulama hazırlıkları başlamıştır.
Bundan sonra muz bitkisinde dip sürgünleri yeniden
çıkmaya başlar.
Ülkemizde muz yetiştirilen yörelerde, çok sıcak olan bahçelerde bu ilk sürgünler de dipten kesilerek atılır ve 2. sürgünler içinden,
gelecek yılın meyve alınacak bitkileri seçilir.
Bunlar kılıç şeklinde dar ve dik yapraklı, kuvvetli büyüyen genç sürgünler arasından seçilir.
Her ocakta
meyve alımı için iki bitki bırakılmasına rağmen, bu sürgünlerden farklı zamanlarda çıkan 3-4 tanesi ayrılır.
O yılın iklim durumuna göre bunların
hangisinin istenilen zamanda çiçekleneceğini, ertesi yıl yine budama zamanı karar verilir.
Biraz daha serin yerlerdeki muz bahçelerinde, ilkbaharda
toprak altı budamadan sonra ilk çıkan dip sürgünleri ayrılır.
Bunlar gelecek yıla kadar ancak yeterli büyüyüp gelişme gösterir.
Muz bahçesinde her yıl
hasatla, bakım döneminde, budama ile meyve, sap ve yaprak olarak dekara ortalama 20 ton civarında organik materyal bahçe dışına
atılmaktadır.
Bu nedenle
şu anda uygulanan bitki artıklarının bahçe dışına çıkarılması uygulanmasına kesinlikle son verilmelidir.
İçeriğinde organik gübre ile birlikte bir çok
bitki besin elementini taşıyan bitki artıkları parçalanarak toprağa gömülmeli, toprağın organik madde içeriği sürekli yükseltilmelidir. Bu şekilde
uygulanacak bitki artıklarının bahçe içinde bırakılması, toprak yüzeyini malç şeklinde örterek yabancı ot kontrolünü de sağlayacaktır.
Muz bahçelerinde yapılan diğer bakım işleri, özellikle subtropik iklimde soğuğa karşı bahçelerin korunması ve meyve salkımlarının keten bezi veya
plastik ile örtülmesidir. Bahçelerin soğuktan korunması, doğrudan ısıtma veya yağmurlama, sisleme gibi dolaylı yollarla sağlanmaktadır.
Petrol artıkları veya benzeri maddelerle yapay sis meydana getirme, hava neminin % 70 'den yüksek olduğu durumlarda etkili olmaktadır. Yağmurlama ve
sisleme ile korumanın etkinliği, su sıcaklığının ortam sıcaklığından olan yüksekliğine bağlıdır. Toprak altı suyu sıcaklığı 20 C kadardır.
Bu su ısıtmak için yeterlidir. Kritik noktada muz yapraklarındaki sıcaklığı yükseltir. Bununla beraber kullanılacak suyun kalitesi çok önemlidir.
Özellikle tuzsuz olmalıdır. (Ek Salkıma Geçirilen Torbalar)
Toprak işleme, yabancı otları öldürmek, yağışlar veya üzerinde yürüme sonucu
toprakta meydana gelen kaymak tabakasını kırmak ve toprağı kabartarak yağmur sularının veya sulama sularının toprağa daha kolay girmesini sağlamaktır.
Ayrıca en önemlisi, verilen organik gübrenin ve mineral gübrelerin bitkinin etkili kök derinliği olan 60 cm. derinliğe kadar dağıtılması ve toprakla
iyice karışması amacıyla yapılır.
Muzun kök sistemi yüzeyseldir.
Bu nedenle toprak işleme sırasında köklerin fazla zarar görmemesine dikkat edilmelidir.
Muz bahçelerinde toprak işleme değişik şekillerde yapılabilir.
Elle toprak işleme en yaygın olanıdır. Toprak muz çapası denilen uzun tırnaklı çapa
veya bel küreği ile işlenir. Ülkemizde örtü altı muz üretiminde şubat-mart aylarında toprak işlemesi yapılır. Açık bahçelerde ise Nisan-Mayıs aylarında
toprak işleme yapılır. Toprak işleme ile birlikte ana bitkinin tepesi kesilir.
Ana gövde yine yerinde bırakılmalı ve fidelerin beslenmesi sağlanmalıdır.
Ayrıca toprak işleme sırasında ana gövde üzerindeki fidelerin bağlantılarının temizliği (kütük alma) yapılmalıdır.
Ana gövdedeki bağlantılar ve fazla
fidelerin alınması ile gövde üzerinde köklenme artacaktır. Ancak ana gövde üzerinde meydana getirilen yaralanmalara karşı ilk suda mantar ilaçları
uygulanmalıdır. Toprak işleme sırasında her ananın bulunduğu ocakta bir tane fide bırakılmalı, diğer fideler tamamen anadan ayrılmalıdır. Toprak işleme
sonrası çıkarılan muz artıkları parçalanarak toprak üzerine serilmelidir.
Açık bahçelerde toprak işlemesi ile birlikte yaşlanmış kök ve piçler bağ
bıçağı ile alınır. Bahar toprak işlemesinden sonra su çanakları açılır.
Yazın bahçe otlandıkça otlar biçilir ve olduğu yerde bırakılır. Sonbaharda
toprak işlendikten sonra yumru üzerine toprak ile birlikte organik gübre (hayvan gübresi) çekilir.
Bu şekilde yumru dondan kısmen korunmuş olur.
Yabancı Ot Mücadelesi
Gerek muz bitkisi köklerinin çok yüzeyde olması, gerekse ülkemizdeki muz bahçelerinin ve yetiştirme tekniğinin özel durumları nedeniyle bahçelerin ot
kontrolünü makine ile yapmak olanaksızdır. Bu nedenle el aletleriyle yapılması gerekmektedir. Makineyle toprak işleme olanağı çok azdır. Ancak bahçede
dar yapraklı otlar hakimse, muz bitkisine zarar vermeyen, yalnız bu otları öldüren seçici yabancı ot ilacı kullanılabilir. El aletleriyle çapalamada,
muz köklerine zarar vermemeye çok dikkat edilmelidir. Özellikle ağaç altlarındaki otların alınmasında, kök bölgesine girilmemeli, gerekirse otlar elle
alınmalıdır. Muz bahçelerinde genel olarak yabancı ot kontrolü sürekli yapılmakla beraber, bazı özel durumlarda geçici örtü bitkisi olarak bırakılmaları
yarar sağlamaktadır. Muz bahçesinin toprağı ağır bünyeli, geçirimsiz, çok su tutan özelliklerdeyse, topraktaki fazla suyun tüketimine yabancı otlar
yardımcı olmaktadır. Ayrıca muzun yüksek hava nemi isteği nedeniyle, yabancı otların bahçede hava nemini artırdığı dikkate alınmalıdır. Bazı muz
tesislerinde bitkilere zarar vermeyecek şekilde bitkilerin aralarında yabancı otların geçici olarak bulundurulması bu yönden de yararlı olmaktadır.
Ancak hafif bünyeli kumlu topraklarda ve yeterli hava neminin bulunduğu yörelerde sürekli yabancı ot kontrolü mutlak gereklidir. Bazı hastalık ve
zararlıların bahçede artmaması için de bu işlem önem kazanmaktadır. Hem toprak sıcaklığını ve nemini korumak, hem de yabancı otları kontrol altına
alabilmenin daha pratik bir yolu vardır. Bu da muz bitki artıkları olan yapraklar ve dalarının parçalanarak toprak yüzeyine malç şeklinde yayılmasıdır.
Bu şekilde yüzeye yayılan muz bitki artıkları yabancı ot kontrolünü de yapacaklardır. Toprak yüzeyine yayılan bu artıklar onarma zamanı toprak altına
gömülerek toprağın organik madde içeriğini yükseltecek ve aynı zamanda organik gübre görevine yardımcı olacaktır. Yabancı otları yok etmek veya kontrol
altına almak için yapılabilecek bazı uygulamalar şunlardır.
1. Sık dikim yapmak:
Sık dikim gölgeleme yapar. Gölgelemede yabancı otların oluşumunu engeller. Önerilen tek dikim bu yönden de yararlıdır.
2. Yabancı otları biçip olduğu yerde bırakmak:
Ot mücadelesinde kullanılan ve önerilen en yaygın yöntemlerden biridir. Biçilerek toprak yüzeyine örtülen yabancı otlar, malçlama dediğimiz örtü görevini
görecek, altlarında yabancı ot gelişmesine izin vermeyecek, toprak neminin kaybolmasını engelleyecek, güneşin yakıcı etkisini soğuracaktır.
Otlar bahçeden çıkarılmadığı için bahçeden besin kaybı da söz konusu değildir.
Malçlama
Malçlamada toprak yüzeyi sürekli örtülüdür. Bu durum otların oluşumunu engeller. Yaşlanmış muz yaprakları ve diğer organik materyaller malçlama için
kullanılabilir. Malç materyali toprak nemini korur ve zamanla çürüyerek toprağı besin ve organik madde yönünden zenginleştirir. Kurak iklimlerde yağmur
suları malç örtüsünde kalır ve muz köklerine ulaşamadan buharlaşır.
Ayrıca malçlama yüzeysel köklenmeye neden olabilir. Bu da köklerin kuraklıktan veya
susuzluktan zarar görmelerine veya mekanik zararlanmalara neden olur.
Ayrıca malç materyali kurak bölgelerde yangın çıkışını kolaylaştırır ve hayvansal
zararlılara yataklık edebilir.
Kimyasal maddelerle yabancı otları yok etmek:
Ot öldürücü ilaçlarla (Herbisitlerle) yapılır. Muz yapraklarına değdirilmeden yapılacak bir ot mücadelesi otların yok edilmesini sağlayabilir. Ancak ot
öldürücü ilaçların zamanla toprakta birikmeleri sonucu bazı olumsuz zararlar meydana gelebilir.
Meyveleri boyut, renk ve sıkılık bakımından değişkendir, ancak genellikle uzun ve kavislidir, olgunlaştığında yeşil, sarı, kırmızı, mor veya kahverengi
olabilen bir kabukla kaplı nişasta bakımından zengin yumuşak etlidir.
Meyveler bitkinin tepesinden sarkan kümelerde yetişir. Hemen hemen tüm modern
yenilebilir çekirdeksiz (partenokarp ) muzlar iki vahşi türden gelir - Musa acuminata ve Musa balbisiana. En çok yetiştirilen muzların bilimsel isimleri,
genomik yapılarına bağlı olarak, melez Musa acuminata × M. balbisiana için Musa acuminata, Musa balbisiana ve Musa × paradisiaca'dır . Bu melez için eski
bilimsel isim Musa sapientum artık kullanılmıyor.
Bazı ülkelerde, yemek pişirmek için kullanılan muzlara "muz" denebilir ve tatlı muzlardan ayırt
edilebilir.
Musa türleri tropikal Indomalaya ve Avustralya'ya özgüdür ve ilk olarak Papua Yeni Gine'de evcilleştirilmiş olmaları muhtemeldir. Bunlar 135 ülke
yetiştirilir, öncelikle, meyve ve yapmak için bir dereceye kadar fiber, muz şarap ve muz bira gibi süs bitkileri. 2017'de dünyanın en büyük muz
üreticileri, birlikte toplam üretimin yaklaşık% 38'ini oluşturan Hindistan ve Çin'dir.
Dünya çapında, "muz" ve "muz" arasında keskin bir ayrım yoktur. Özellikle Amerika ve Avrupa'da "muz" genellikle yumuşak, tatlı, tatlı muzları,
özellikle de muz yetiştiren ülkelerin ana ihracatı olan Cavendish grubunun muzlarını ifade eder. Aksine, daha sıkı, nişasta meyveli Musa çeşitlerine
"muz" denir. Güneydoğu Asya gibi diğer bölgelerde, daha birçok muz türü yetiştirilir ve yenir, bu nedenle ikili ayrım yararlı değildir ve yerel dillerde
yapılmaz. "Muz" terimi, meyveyi üreten bitkilerin ortak adı olarak da kullanılır.
Bu, Musa cinsinin kırmızı muz ( Musa coccinea ), pembe muz ( Musa
velutina ) ve Fe'i muzları gibi diğer üyelerine de uzanabilir. Ayrıca kar muzu ( Ensete glaucum ) ve ekonomik açıdan önemli sahte muz ( Ensete
ventricosum ) gibi Ensete cinsinin üyelerine de atıfta bulunabilir. Muz bitkisi en büyük otsu çiçekli bitkidir. Bir muz bitkisinin yer üstü kısımları
genellikle " corm " adı verilen bir yapıdan büyür.
Bitkiler normalde uzun boylu ve oldukça sağlamdır ve genellikle ağaçlarla karıştırılırlar, ancak bir gövde gibi görünen şey aslında bir "sahte kök"
veya yalancı köktür. Muz, toprak en az 60 cm derinliğinde, iyi drenaja sahip olduğu ve sıkıştırılmadığı sürece çok çeşitli topraklarda büyür. Muz
bitkilerinin yaprakları bir "sap" ( sapı ) ve bir bıçaktan ( lamina) oluşur. Yaprak sapının tabanı bir kılıf oluşturmak üzere genişler; sıkıca
paketlenmiş kılıflar, bitkiyi destekleyen her şey olan psödostemi oluşturur. Kılıfın kenarları ilk üretildiğinde toplanır ve boru şeklinde olur.
Sözde sapın merkezinde yeni büyüme meydana geldikçe, kenarlar birbirinden ayrılır. Ekili muz bitkilerinin çeşitliliği ve yetiştirme koşullarına bağlı
olarak yüksekliği değişir. Çoğu, yaklaşık 5 m yüksekliğindedir ve yaklaşık 3 m 'Cüce Cavendish' bitkileri ile 7 m veya daha fazla 'Gros Michel'
arasındadır. Yapraklar spiral olarak düzenlenmiştir ve 2,7 metre uzunluğunda ve 60 cm genişliğinde büyüyebilir. Rüzgar tarafından kolayca yırtılırlar ve
bu da tanıdık yaprak görünümü ile sonuçlanır.
Bir muz bitkisi olgunlaştığında, corm yeni yapraklar üretmeyi durdurur ve bir çiçek dikeni veya çiçeklenme oluşturmaya başlar. Yalancılığın içinde
büyüyerek, sonunda en üstte ortaya çıkana kadar olgunlaşmamış çiçeklenmeyi taşıyan bir kök gelişir. Her pseudostem normal olarak aynı zamanda "muz kalp"
olarak bilinen tek bir çiçeklenme üretir. (Bazen daha fazla üretilir; Filipinler'de istisnai bir bitki beş üretti.) Meyveden sonra, sahte sap ölür,
ancak normal olarak tabandan gelişir, böylece bitki bir bütün olarak çok yıllık olur. Ekim plantasyon sisteminde, mesafeyi korumak için dallardan sadece
birinin gelişmesine izin verilecektir.
Çiçeklenme
çiçek sıraları arasında birçok bracts (bazen yanlış yaprakları olarak da adlandırılır) içerir. Dişi çiçekler (meyveye dönüşebilir), erkek
çiçeklerin sıralarından gövdeye (yapraklara daha yakın) kadar sıra halinde görünür. Yumurtalık aşağıdır, yani küçük yapraklar ve diğer çiçek kısımları
yumurtalığın ucunda görülür. Muz meyveleri, muz kalbinden, katmanlardan ("eller" olarak adlandırılır) oluşan bir asılı kümede, 20 kata kadar meyve ile
gelişir.
Asılı küme, 3-20 katman içeren bir demet olarak veya ticari olarak bir "muz sapı" olarak bilinir ve 30-50 kilogram ağırlığında olabilir. Bireysel muz
meyveleri (genellikle muz veya "parmak" olarak bilinir) ortalama 125 gramdır, bunların yaklaşık% 75'i su ve% 25 kuru maddedir. Meyve bir "kösele meyvesi"
olarak tanımlanmıştır. Cilt ile yenilebilir iç kısım arasında uzunlamasına uzanan, çok sayıda uzun, ince telli ( phloem demetleri ) koruyucu bir dış
tabaka (bir kabuk veya deri) vardır. Ortak sarı tatlı çeşidinin iç kısmı, açılmamış meyveyi manuel olarak deforme ederek üç kilidin iç kısımlarına
karşılık gelen üç bölüme uzunlamasına bölünebilir. Ekili çeşitlerde, tohumlar neredeyse yokluğa indirgenir; kalıntıları meyvenin içinde küçük siyah
lekelerdir.
Muz ve muz
Kuzey Amerika ve Avrupa gibi bölgelerde, satışa sunulan Musa meyveleri, gıda olarak kullanım amaçlarına göre "muz" ve " muz " olarak ikiye ayrılabilir.
Böylece muz üreticisi ve dağıtıcısı Chiquita, Amerikan pazarı için "bir muz muz değil" diyen tanıtım malzemesi üretiyor. Belirtilen farklılıklar,
muzların daha nişastalı ve daha az tatlı olmasıdır; çiğ yerine pişmiş olarak yenilirler; yeşil, sarı veya siyah olabilecek daha kalın bir cilde
sahiptirler ve olgunluğun herhangi bir aşamasında kullanılabilirler.
Alternatif bir yaklaşım, muzları tatlı muzlara ve pişirme muzlarına bölerken,
muzlar muzların alt gruplarından biridir. Triploid kültivarlarından sadece türetilen M. acuminata arasında melez türetilen triploid kültür ise,
"tatlı muz" nın örnekleridir M. acuminata ve M. balbinosa (özellikle muz alt grubu AAB Grubu ) "Plantains" dir. Kolombiya'daki küçük çiftçiler, büyük
ticari tarlalardan çok daha geniş çeşitler yetiştiriyorlar.
Bu çeşitlerin bir çalışması, özelliklerine göre en az üç gruba yerleştirilebileceğini gösterdi: tatlı muzlar, muz olmayan pişirme muzları ve muzlar, ancak tatlı ve pişirme muzları arasında çakışmalar vardı. Valmayor ve ark.'na göre, Güneydoğu Asya'da - hem yabani hem de ekili muz çeşitliliğinin merkezi - “muz” ve “plantain” arasındaki ayrım işe yaramıyor.
Birçok muz hem çiğ hem de pişmiş olarak kullanılır. Çiğ yenenlerden daha küçük nişastalı pişirme muzları vardır.
Renk, boyut ve şekil aralığı Afrika, Avrupa veya Amerika'da yetişen veya satılanlardan çok daha geniştir. Güneydoğu Asya dilleri, İngilizce (ve İspanyolca) olarak yapılan "muz" ve "plantainler" arasında ayrım yapmaz. Bu nedenle, hem Cavendish çeşitleri , hem de klasik sarı tatlı muzları ve esas olarak yemek pişirmek için kullanılan Saba çeşitlerine Malezya ve Endonezya'da pisang denir , kluaiTayland ve Vietnam chuoi . Fe'i muz Pasifik Adaları büyütüldü ve yemiş, geleneksel muz ve plantain göre tamamen farklı yabani türden elde edilir.
Çoğu Fe'i muz pişirilir, ancak normal sarı tatlı muzlardan çok farklı olan kısa ve parlak kırmızı derileri ile çömelmiş olan Karat muzları çiğ yenir. Özetle, Avrupa ve Amerika'daki ticarette (küçük ölçekli tarımda olmasa da), çiğ olarak tüketilen "muz" ile pişirilen "muzlar" arasında ayrım yapmak mümkündür. Dünyanın diğer bölgelerinde, özellikle Hindistan, Güneydoğu Asya ve Pasifik adalarında, çok daha fazla muz türü vardır ve iki katlı ayrım faydalı değildir ve yerel dillerde yapılmamıştır. Muzlar, her zaman tatlı muzlardan farklı olmayan birçok yemek muzundan biridir. Olgunlaşma İhracat muzları yeşil olarak alınır ve varış ülkesine varışta özel odalarda olgunlaşır. Bu odalar hava geçirmez ve olgunlaşmayı sağlamak için etilen gazı ile doldurulmuştur. Normalde süpermarket muzları ile ilişkilendirilen canlı sarı renk tüketicileri aslında yapay olgunlaşma sürecinden kaynaklanır. Lezzet ve doku da olgunlaşma sıcaklığından etkilenir. Muzlar taşıma sırasında 13.5 ila 15 C arasında soğutulur. Düşük sıcaklıklarda olgunlaşma kalıcı olarak durur ve hücre duvarları yıkıldıkça muzlar griye döner. Olgun muz derisi, evdeki bir buzdolabının 4 C ortamında hızla kararır, ancak içerideki meyve etkilenmez. Muz perakendeci "ungassed" ( yani etilen ile muamele edilmemiş) tarafından sipariş edilebilir ve süpermarkette tamamen yeşil görünebilir.
Gaz verilmemiş olan Guineos verdes (yeşil muzlar) çürümeden önce asla tam olarak olgunlaşmayacaktır.
Taze yemek yerine, bu muzlar Jamaika mutfağında görüldüğü gibi yemek pişirmek için kullanılabilir. 2008 yılında yapılan çalışmada olgun muz bildirdi floresan maruz kaldığında ultraviyole ışığa. Bu özellik, meyvenin derisinde bir flüoresan ürünün birikmesine yol açan klorofilin bozulmasına atfedilir. Klorofil parçalama ürünü, bir propionat ester grubu ile stabilize edilir.
Muz-bitki yaprakları da aynı şekilde flüorlaşır. Yeşil (olgunlaşmış) muzlar floresan yapmaz.
Depolama ve nakliye
Muz, tropik bölgelerden dünya pazarlarına uzun mesafelerde taşınmalıdır. Maksimum raf ömrü elde etmek için hasat meyve olgunlaşmadan önce gelir.
Meyvenin dikkatli kullanımı, limanlara hızlı taşınması, soğutulması ve soğutulmuş nakliyesi gerekir. Amaç, muzların doğal olgunlaşma etilen etilenini
üretmesini önlemektir. Bu teknoloji, 13 C'de 3-4 hafta boyunca depolamaya ve taşımaya izin verir. Varışta, muzlar yaklaşık 17 ° C'de tutulur ve düşük
konsantrasyonda etilen ile işlenir. Birkaç gün sonra, meyve olgunlaşmaya başlar ve nihai satış için dağıtılır. Olgun muz evde birkaç gün tutulabilir.
Muzlar çok yeşil ise, olgunlaşma sürecini hızlandırmak için gece boyunca elma veya domates ile kahverengi bir kağıt torbaya konabilirler. Muzların
ürettiği karbon dioksit ve etilen emiciler, yüksek sıcaklıklarda bile meyve ömrünü uzatır. Bu etkiden muzun bir polietilen torba içinde paketlenmesi ve
eylemsiz bir taşıyıcı üzerine bir etilen emici, örneğin potasyum permanganat dahil edilmesiyle kullanılabilir.
Torba daha sonra bir bant veya ip ile kapatılır. Bu tedavinin, soğutma gerekmeksizin 3-4 haftaya kadar iki kat daha uzun ömürlü olduğu gösterilmiştir.
Meyve
Muz, birçok tropikal popülasyon için temel bir nişastadır. Çeşit ve olgunluğa bağlı olarak, etin tadı nişastalıdan tatlıya ve dokudan sertleşmeye kadar
değişebilir. Hem cilt hem de iç kısım çiğ veya pişmiş olarak yenebilir. Taze muz aromasının birincil bileşeni, butil asetat ve izobütil asetat gibi diğer
bazı bileşiklerle birlikte muz aromasına önemli bir katkıda bulunan izoamil asetattır ( muz yağı olarak da bilinir ).
Olgunlaşma işlemi sırasında muzlar,
bitki hormonu görevi gören ve lezzeti dolaylı olarak etkileyen gaz etilenini üretir. Diğer şeylerin yanı sıra, etilen, nişastayı şekere ayıran ve muzun
tadını etkileyen bir enzim olan amilaz oluşumunu uyarır.
Daha yeşil, daha az olgunlaşmış muzlar daha yüksek seviyelerde nişasta içerir ve sonuç olarak
"nişasta" tadı vardır. Öte yandan, sarı muzlar daha yüksek şeker konsantrasyonları nedeniyle daha tatlıdır. Ayrıca etilen, muz hücreleri arasındaki
pektini parçalayan ve muzun olgunlaştıkça yumuşamasına neden olan bir enzim olan pektinaz üretimini işaret eder. Muz derin kızarmış bölünmüş onların
deride pişmiş yenir bambu veya buğulanmış yapışkan pirinç bir muz yaprağı sarılı.
Muz, meyve reçelleri haline getirilebilir. Muzlu krepler Güney Asya ve Güneydoğu Asya'daki gezginler arasında popülerdir . Bu, Asya'da bu gezginlere
hitap eden yerler için Banana Pancake Trail ifadesini ortaya çıkardı. Muz cips, koyu kahverengi bir renge ve yoğun bir muz tadı olan dilimlenmiş susuz
veya kızartılmış muz veya muzdan üretilen bir atıştırmalıktır.
Muz unu yapmak için kurutulmuş muzlar da öğütülür. Suyu çıkarmak zordur, çünkü bir muz
sıkıştırıldığında, sadece hamur haline gelir. Muzlar, Filipin mutfağında, maruya, turón ve halo-halo veya saba con yelo gibi geleneksel yemeklerin ve
tatlıların bir parçası olarak öne çıkıyor.
Bu yemeklerin çoğunda Saba Muz veya Cardaba muz çeşidi kullanılır. Muzlar ayrıca Güney Hint eyaletindeki Kerala mutfağında yaygın olarak kullanılır,
burada buharda pişirilir ( puzhungiyathu ), körilere yapılır, cips kızartılır, ( upperi ) veya meyilli ( pazhampori ) kızartılır. Pisang goreng,
Filipinli maruya veya Kerala pazhampori'ye benzer meyilli kızartılmış muz, Malezya, Singapur ve Endonezya'da popüler bir tatlıdır.
Benzer bir yemek İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde muz börekleri olarak bilinir.