tipik belirtisi, daralmış, küçülmüş yapraklar ve rozet oluşumudur.
Bu ölçümün nedeni ise boğum araları uzunlukları oldukça kısalmış olmasıdır.
Yaprak kenarları bazen dalgalı bir hal alırlar.
Yaprak yüzeyin de damar kenarları yeşil kalmak üzere, damar aralarında sari mozaik şeklinde lekeler oluşur.
Noksanlık çok şiddetli değilse sadece yaprakları etkiler, sürgün gelişimi normal devam eder.
Ancak noksanlık şiddetli ise sürgün gelişimi tamamen durur.
Sürgünlerde meyve tomurcuğu sayısı azalır veya tamamen yok olur.
Taş çekirdekli meyvelerin meyve etlerinde kararmalar görülür.
potasyum noksanlığında yapraklarda kıvrılma ve kırmızımsı kahve lekelerle beliren semptomlara neden olur.
Sürgün uçlarında ölme, zayıf çiçek ölçümü ve normalden küçük meyveler olur.
Potasyum noksanlığı yaprakların sararması ve daha sonra yaprak bıçağının bölümlerinin ölümü ile kendini gösterir.
Tabakanın kenarlarında bir kurutma dokusu kenarı görünür - bir kenar “yanma”.
Şiddetli potasyum açlığı ile bitki kısa internodlarla bodurlaşır, sürgünler zayıflar.
Potasyum protein sentezi süreçlerinde, fotosentezde, enzimatik reaksiyonlarda çok önemlidir.
Bitki | Hastalık | Patojen |
Avokado | Kök çürüklüğü | Phytophthora cinnamomi |
Domates | Bakteriyel solgunluk | Pseudomonas solanacearum |
Domates | Mozaik | Tobacco mosaic virus |
Domates | solgunluk hastalığı | Corynebacterium michiganense |
Elma | Ateş yanıklığı | Erwinia amylovora |
Elma | Meyve çürüklüğü | Pezicula malicorticis |
Fasulye | Bakteriyel yanıklık | Pseudomonas syringae |
Fasulye | Cercospora yaprak lekesi | Mycosphaerella cruenta |
Fasulye | Kök çürüklüğü | Rhizoctonia solani |
Fasulye | Mozaik | Tobacco mosaic virus |
Hıyar | Bakteriyel solgunluk | Erwinia tracheiphila |
Hıyar | Köşeli yaprak leke hastalığı | Pseudomonas lachrymans |
Ispanak | Mozaik | Cucumber virus |
Kabak | Halkalı leke | Tobacco ringspot virus |
Kayısı | Meyve monilyası | Sclerotinia fructicola |
Kereviz | Fusarium sararması | Fusarium oxysporiumf.sp. apii |
Mısır | Bakteriyel solgunluk | Erwinia tracheiphila |
Muz | Fusarium solgunluğu | Fusarium oxysporum f. sp. cubense |
Pamuk | Kök çürüklüğü | Phymatotrichum omnivorum |
Pamuk | Köşeli yaprak leke hastalığı | Xanthomonas malvacearum |
Pancar | Çökerten | Pythium ultimum |
Patates | Adi uyuz hastalığı | Streptomyces scabies |
Patates | Mozaik | Potato mosaic virüs |
Patates | Yaprak kıvırcıklığı virüsü | Potato leafroll virus |
Pirinç | Bakteriyel yanıklık | Xanthomonas oryzae |
Şeftali | Bakteriyel leke | Xanthomonas pruni |
Turunçgil | Kahverengi meyve çürüklüğü | Phytophthora parasitica |
Tütün | Köşeli yaprak leke hastalığı | Pseudomanas angulata |
Tütün | Mozaik | Tobacco mosaic virus |
Şeftalide demir noksanlığında; ilkbaharda yıllık sürgün uçlarındaki yapraklarda sararmalar görülür.
Yaprak damarları yeşil renkte olup, kloroz denilen sararmalar oluşur.
Demir, solunum ve nitratın azaltılmasında rol oynayan enzimlerin bir parçasıdır.
Demir noksanlığı, esas olarak çok yıllık bitkilerde - elma, armut, vb., Fotosentez, yavaş büyüme ve gelişme şeklinde
yaprak klorozu şeklinde kendini gösterir.
Sürgün büyümesi normal ancak çapı küçük olabilir.
Terminal geri dönüşü ciddi Noksanlık koşullarında ortaya çıkabilir.
Demir noksanlığı semptomları bitkilerin genç yapraklarında ve özellikle son çıkan yapraklarda, damarlar arasında sararma şeklinde ortaya çıkar.
Demir noksanlığına maruz kalan yaprakların görünümleri oldukça tipiktir.
En ince damarlar dahi yeşil kalarak bu damarlar arasındaki kısımlarda renk tamamıyla sarıya döner.
Geniş yapraklı bitkilerde yapraklar adeta sarı zemin üzerinde yeşil bir ağ manzarası gösterirler.
Noksanlığın çok şiddetli olduğu durumlarda, damarlar da sararır. Bazı bitkilerde yapraklarda kahverengi nekrozlar oluşabilir.
Noksanlığın çok şiddetli olması halinde yeni çıkan yapraklarda hiç klorofil bulunmadığı için yaprak beyaz bir renk alır.
Kimi zaman demir noksanlığı semptomlar magnezyum noksanlığı semptomları ile karıştırılmaktadır.
Dikkat edilecek husus magnezyum noksanlığının yaşlı yapraklarda görülmesi, buna karşılık demir noksanlığının ise genç yapraklarda, bitkinin tepe kısımlarında,
sürgün uçlarında görülmesidir.
Şeftalide magnezyum noksanlığından özellikle fazla etkilenir.
Yaprakların damar aralarında kloroz görülür.
Renk açılmaları yaşlı yapraklarda, yaprak kenarlarından başlayarak yayılır.
Beyaz etli meyve veren ağaçların yapraklarında kırmızı renkli, sarı etli meyve veren çeşitlerin yapraklarında ise sarı renkli lekeler oluşur.
Birçok bitkide magnezyum noksanlığı, akut yaprak noksanlığı ile birlikte damarlar arasında yaprak bıçağının klorozuna yol açar.
Magnezyum açlığı genellikle fizyolojik olarak asidik mineral gübreler kullanıldığında gözlenir, çünkü eylemleri altında özellikle hafif
kumlu topraklarda magnezyumun süzülmesi artar.
Şeftalide mangan noksanlığında, hafif ve orta derecede noksanlık halinde, genç yapraklarda, damar aralarında hafif renk açılması ortaya çıkar.
Bu renk açılması oldukça hafif olup, ancak, yaprak ışığa tutulduğunda görülebilir derecededir.
Noksanlığının daha şiddetli olması halinde renk açılması artar ve yaprak ağ görüntüsü alır.
Daha sonraki aşamada, için yaprak yüzeyini beyazımsı sarı renkli noktalar kaplar.
Mangan noksanlığı ile klorofil oluşmaz, yapraklar küçük açık sarı lekeler nedeniyle renklenir, damarlar yeşil kalır.
Keskin bir açıkla, bodurluk görülür, bazen büyüme olmaz.
Şeftali de bor noksanlığında meyvelerinde kahve renkli lekeler veya mantarımsı doku oluşur.
Bazı durumlarda meyvelerde çatlama ve büzülme görülebilir.
Olgunlaşma gayri nizami olur.
Bor, oksidasyon ve fotosentez süreçlerini aktive eder.
Bor noksanlığı ile, yapraklardan asimilatların hareketi bozulur ve fotosentez süreci yavaşlar, bitkilerin çiçeklenmesi ve gübrelenmesi bozulur,
boş çiçekler ortaya çıkar, bazen yumurtalıklar düşer.
Tohum verimi düşer.
Azot noksanlığında yapraklar kısa ve sarımsı yeşil renkli olurlar.
Dallar ince gelişirler.
Genellikle çiçek bol olmakla birlikte, meyve sayısı az ve meyveler küçük olur.
Kayısı yetiştiriciliğinde bor noksanlığında meyvelerinde kahve renkli lekeler veya mantarımsı doku oluşur.
Bazı durumlarda meyvelerde çatlama ve büzülme görülebilir.
Olgunlaşma gayri nizami olur.
1 | PH DÜŞÜRÜCÜ- YAYICI YAPIŞTIRICI |
İlaçlama suyunun PH sını düşürür, ilacın bozulmasını önler. İlaçlar bitkiye uygulandıktan sonra ilacın yaprağa yayılmasını sağlar, yapraktan akmasını önler. |
2 | ORGANİK GÜBRE | Bitkinin düzgün ve dengeli beslenmesini sağlar. Meyvelerin albenili, parlak, renkli, iri, dayanıklı, sert, ağır, lezzetli ve hoş kokulu olmalarını sağlar. |
3 | İNSEKTİSİT |
BÖCEK İLACI Zararlı dönemine göre, sayfanın en altındaki zararlılara karşı, bir ilaç kullanın. İlaçların kullanma - hasat sürelerine dikkat edin. |
4 | FUNGUSİT |
MANTAR İLACI
(Ayrı bir kapta karıştırdıktan sonra) Hastalık dönemine göre, sayfanın en altındaki zararlılara karşı, bir ilaç kullanın. İlaçların kullanma - hasat sürelerine dikkat edin. |
5 | DİĞER | Teknik elemanlarımızca önerilen diğer iz elementler. |
KİREÇ ÇÖZÜCÜ |
Sezon başında kireçli topraklarda muhakkak kullanılmalı. Kılcal köklerin etrafını sarmış kireç kaymak tabakasını yok eder. |
DÖNÜME 1 KG
damla sulama ile |
KÖKLENDİRİCİ |
Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolayısıyla, bitkinin büyümesi ve gelişmesi de hızlanır.
Kök oluşumunu ve gelişimini hızlandırır. Köklerİ kuvvetlendirir. Köklerin, özellikle uzunlamasına, büyümesi ve gelişmesi üzerine uyarıcı etkisi vardır. |
|
ORGANİK GÜBRE |
Çiçeklenmeden önce 1. uygulama, meyve tutumunda 2. uygulama, hasattan 45 gün önce 3. uygulama yapılır Gereksinim duyulan bütün dönemlerde 300 gr / 100 lt su ile olmak üzere 2 uygulama. |
200-300 |
DEMİRLİ GÜBRE |
En sık görülen bitki besin noksanlığıdır.
Toprak olumsuzlukları bitkilerin, toprakta olan demiri kullanmasını engeller Toprak analizlerini mutlaka yaptırın |
125-150 cc |
POTASYUMLU GÜBRE | Ürünün RENK ve AROMA sını AĞIRLIK ve KALİTE sini İRİLİK ve SERT liğini belirleyen potasyumu yüksek oranda içerir. Özellikle meyve ve sebze yapraklarında görülen yaprak kenarındaki kurumayı önler ve ürün artışını sağlar. | |
DAMLA SULAMA |
AZOT, FOSFOR, DENGELİ, POTASYUM Her dönem düzenli kullanılmalı. Bitkinin NPK sı karşılanmalı |
2-3 kg |
Kışları nispeten soğuk, yazları sıcak olan bölgelerde yetişen kayısı meyvelerinin istenen kalitede olması için hava nispi neminin uygun düzeyde olması gerekir.
Hava neminin çok düşük olması durumunda fazla meyve dökümü meydana gelmektedir.
Hava nispi neminin yüksek ve yağışın fazla olması durumunda da çil ve monilya gibi hastalıkların etkisi daha şiddetli olmaktadır.
Akdeniz ve Ege Bölgeleri, daha az sıcaklık toplamı isteyen çeşitler ile turfanda kayısı yetiştiriciliği için uygun bölgelerdir.
Sıcaklık toplamının yeterli olmadığı yerlerde kayısı ağaçları zamanında çiçek açmadığı gibi meyvelerini de olgunlaştıramazlar.
Kayısı, mevsimlerin birbirinden kesin sınırlarla ayrıldığı soğuk ve sürekli bir kış, kurak ilkbahar ve güneşli sıcak yaz mevsimine sahip iklim bölgelerinde daha kaliteli ürün vermektedir.
Düşük nem ve yüksek sıcaklık istemesine karşılık, sıcaklıkların aniden ve fazla yükselmesi durumunda yaprak ve meyvede güneş yanıklığı, meyvelerin küçük kalması, çekirdekte çatlama ve çürüme gibi arazlar meydana gelmektedir.
Kayısı üretimini olumsuz etkileyen en önemli iklim faktörü ilkbahar geç donlarıdır.
Çiçek ve küçük meyve dönemlerinde meydana gelen bu donlar, büyük ürün kayıplarına sebep olmaktadır.
Akdeniz ve Ege Bölgeleri dışında etkili olan ilkbahar geç donlarını tamamen önlemek mümkün değildir.
Don zararının azaltılması için;
Bahçe tesisi için soğuk havanın yoğunlaştığı vadi ve çukur alanlar tercih edilmemelidir.
Donlara dayanıklı, geç çiçek açan ve kış dinlenmesi uzun olan çeşitler seçilmelidir.
Don riski olan yerlerde ağaçlar mümkün olduğunca yüksekten taçlandırılmalıdır.
Aşırı ve geç sulamalardan kaçınılmalıdır.
Toprak işleme ya sonbaharda, ya da geç ilkbaharda yapılmalıdır.
Ağaçlar iyi beslenmiş olmalı, zamansız ve fazla azotlu gübrelemeden kaçınmalıdır.
Ağaçların zayıf düşmemesi için hastalık ve zararlılarla mücadele yapılmalıdır.
Don olayının başlaması ile birlikte ağaç tacı üzerine küçük zerreler halinde su püskürtülmesi, Sap, saman ve eski lastikler yakılarak sisleme ve dumanlama yapılması, don sobaları ile bahçenin ısıtılması,
Soğuk havanın büyük pervaneler ile karıştırılması gibi önlemler -2, -3 C’deki donlara karşı etkili olabilmektedir.
Kayısı ağacı; yarı sıcak ve sıcak bölgelerde, arazinin bol güneş gören güney yönlerinde, derin, geçirgen, az meyilli,
sıcak ve besin maddelerince zengin, tınlı ve hafif kireçli, tınlı, kumlu tınlı ve humuslu topraklarda iyi gelişme gösterir
ve meyve kalitesi artar.
Kayısı genellikle organik ve inorganik besin maddelerince yeterli olan topraklarda iyi gelişir.
Çok fakir ve kuru topraklarda büyüme geriler ve verim azalır.
Böyle topraklar iyi gübrelenmeli ve ihtiyaca göre sulanmalıdır.
Ağır ve besin maddelerince zengin topraklarda ağaçlar, kuvvetli sürgünler meydana getirir, geç meyveye yatar, meyveleri iri,
sulu ancak kuru madde miktarları düşük olur.
Kayısı ağaçları nemli ve taban suyu yüksek, ağır killi topraklardan hiç hoşlanmazlar.
Bu tip topraklarda kayısı ağaçları zamklanma hastalığına yakalanarak kısa sürede kururlar.
Böyle topraklarda kayısı bahçesi tesis edilmemelidir.
Kayısı bahçesi kurulacak arazi, sonbaharda traktörle derin olarak sürülür ve ertesi sonbahara kadar dinlenmeye bırakılır.
Fidan dikimleri, sonbaharda yaprak dökümünden başlayarak ilkbaharda tomurcuk kabarmasına kadar devam eder.
Kış mevsiminin ılık geçtiği bölgelerde sonbahar dikimi tercih edilmeli, ancak kışı şiddetli soğuk geçen bölgelerde ilkbaharda dikim yapılmalıdır.
Fidan dikilecek çukurlar, sonbahar yağmurlarından ve dikimden 1.5-2 ay önce açılarak havalanması sağlanır.
Fidan çukuru en az 60 cm derinlik ve 60 cm genişlikte açılır, taş vb. yabancı maddeler ile yabancı otlar ayıklanır.
Fidan çukurları açılırken verimli üst toprak çukurun bir tarafına, alttan çıkan ham toprak başka bir tarafa konur.
Bir ölçek bahçe toprağı + bir ölçek yanmış çiftlik gübresi + bir ölçek kum karıştırılarak hazırlanan dikim harcı çukurun dip kısmına konur.
Dikimde her fidan için 10 kg yanmış çiftlik gübresi, 300 g amonyum sülfat, 200 g potasyum sülfat ve 200 g Triple süper fosfat verilmelidir.
Kayısı bahçesi tesis edilirken bir yaşlı fidanlar tercih edilmelidir.
Dikilen fidanların aşı noktasının toprak seviyesinden yaklaşık 10 cm yukarıda kalmasına dikkat edilmelidir.
Aşı noktasının toprak içinde kalması durumunda fidanın gelişmesi durur ve bir süre sonra kurumalar görülmeye başlar.
Rüzgârlı alanlarda fidanların yatmasını engellemek ve rüzgâr etkisi ile kurumasını önlemek işin fidan dikiminde herek kullanılmalıdır.
Dikim yerinin sağa veya sola kaymaması için fidanlar dikim tahtası kullanılarak dikilmelidir.
Dikim işi bittikten sonra hemen fidanlara can suyu verilmelidir.
Şekil Budaması:
Kayısı ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturması, ağaçlardan düzenli ve kaliteli ürün alınabilmesi için fidanlara dikimden itibaren uygun şeklin verilmesi gerekir.
Budama, meyve ağaçlarının düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturmalarını ve uzun yıllar verim çağında kalmasını sağlamak, kuvvetten düşmeye başlamış olan
ağaçları yeniden kuvvetlendirerek, bir süre daha kaliteli meyve vermelerini sağlamak için yapılır.
Budamalar, yapıldıkları dönemlere göre kış budaması ve yaz budaması olarak ikiye ayrılır.
Kışları ılık geçen yerlerde ağaçlar yapraklarını döküp, kış dinlenmesine girdikleri zaman budama için en uygun dönemdir.
Ancak; kışı sert geçen yerlerde, şiddetli donlar geçmeden budama yapılmamalıdır.
Meyve ağaçlarını budamak için en uygun zaman, sonbaharda yaprak dökümü ile ilkbaharda gelişmenin başlaması arasındaki dönemdir.
Yaz Budaması:
Yaz budamasından amaç, meyvelerin daha iyi renklenmelerini sağlamak, ağacın gelişmesini kontrol altına almak, kış aylarında
yapılacak olan budama işlemlerini azaltmak ve hasat işleri ile kültürel etkinlikleri iyileştirmek ve kolaylaştırmaktır.
Yaz boyunca meyve ağaçlarında sürgünlerin seyreltilmeleri, uç alma, eğme, bükme, dalların birbiriyle karşılıklı bağlanmaları
ve açıların genişletilip daraltılmaları gibi yapılan işlemlerin tümüne yaz budaması denir.
Meyve ağaçlarında yaz budaması, ilkbahar gelişme döneminin sonu ile yaz gelişme dönemi içerisinde, sürgünler odunlaşmaya
başladıktan sonra yapılır.
Genellikle ağaçlar üzerinde şekli bozan, büyümeleri istenmeyen dallar kesilerek çıkartılır ya da eğilip bükülür.
Bazı dalların da açıları duruma göre genişletilip daraltılabilir. Kurutmalık kayısı çeşitlerinde çok gerekli olmamakla birlikte,
sofralık çeşitlerde yaz budaması, meyvelerin iyi renk yapması açısından önemlidir.
Ürün Budaması:
Şekil verilmiş kayısı ağaçları verime yattıktan sonra fazla budama yapılmaz.
Hastalıklı, kurumuş, kırılmış, üst üste binmiş ve taç içerisine ışığın girişini engelleyen dallar kesilir.
Şiddetli budamalarda kayısı ağaçları zamk çıkarır, eğer kalın dal kesimine devam edilirse ağaç sararıp kuruyabilir.
Mutlaka kalın dal kesimi gerekiyorsa, bunu 2-3 yıla yaymalıdır.
Genel olarak sonbaharda pullukla 15-20 cm derinlikte bir toprak işleme yapılır.
Böylece kış mevsiminde yağacak kar ve yağmurdan faydalanılarak, bunun bir kısmı toprakta tutulur.
İlkbaharda ise nemin muhafaza edilebilmesi için daha yüzeysel bir toprak işleme yapılır.
Bu amaçla şartlara göre kazayağı ve diskaro gibi aletler kullanılabilir.
İlkbaharda yapılan toprak işleme için, yabancı otların çıktığı ve meyvenin zeytin çekirdeği büyüklüğüne eriştiği dönem uygundur.
Bundan önce yapılacak erken toprak işleme, hem yabancı otları yok etmez hem de çiçek ve meyve dökülmesine neden olur.
Kayısı bahçelerinde ağaç yakınındaki köklerin zedelenmemesi için özellikle kök bölgesinde derin toprak işlemeden kaçınılmalıdır.
Son yıllarda kayısı ağaçlarının sulanması için ağaç taç izdüşümüne açılan çanaklara freze, çapa makinesi vb. ile toprak işleme yapılmaktadır.
Bu şekilde işlenen toprağın yapısı bozulmakta ve altta sert ve geçirimsiz bir tabaka oluşmaktadır.
Bu şekilde yapılan toprak işleme tavsiye edilmemektedir.
Çanak sulama ile sulanan ağaçlarda çanak içerisini, 15-20 cm derinliğe kadar bel ile yapılan toprak işleme, hem toprak
yapısının muhafazası hem de bitki için daha uygundur.
İklim koşulları, rakım ve ağaçtaki meyve yüküne bağlı olarak değişmekle beraber genel olarak kayısı ağaçlarında yılda 5-10
kez sulama yapılmaktadır.
Sulamalara, sıcak ve kurak bölgelerde Mayıs sonu-Haziran ayı başında başlanır, Eylül sonu-Ekim başına kadar 15-20 gün aralıklarla
devam edilir.
Sulamaların tam olarak yapılmaması ve suyun erken kesilmesi ile ertesi yıl açan çiçek sayısı azalmakta, çiçek ve meyve dökümü
artmaktadır.
Kayısı, sert çekirdekli meyve türlerinden olup, topraktan oldukça fazla besin maddesi kaldırmaktadır.
Kayısı yetiştiriciliğinde iyi bakım ve doğru gübreleme ile meyve verimi ve kalitesi iyi bir duruma getirilebilir.
Toprak derinliğinin yeterli olamayışı, drenaj bozukluğu, yüksek kireç, tuzluluk, toprak bünyesinin ağır olması, suyun tuzlu ve
sert oluşu gibi faktörler de bitkinin gübrelemeye cevabını kısıtlar ve sağlıklı gelişmesini engeller.
Bu nedenle bahçe tesisinden önce toprağın ve suyun iyi bir şekilde incelenmesi gerekir.
Toprak analizine göre fosforlu ve potasyumlu gübreler toprak yüzeyine serpilip pullukla toprağa karıştırılır.
Toprak reaksiyonunu düzenlemek için gerekli kükürt ve kireç ihtiyacı da bu şekilde kullanılabilir.
Dikimde ahır gübresi kullanıldığında, ilk yıl azotlu gübrelemeye gerek yoktur.
Azotlu gübre ikinci yıldan itibaren her bir yaş için 100-150 g % 21 N içeren amonyum sülfat verilmelidir.
Fosforlu ve potasyumlu gübreler toprak analizine göre 2-3 yılda bir fidan başına 50 g triple süper fosfat, 100 g potasyum
sülfat şeklinde verilebilir.
Toprak reaksiyonu (pH) 7.5’ in üzerinde olduğu durumlarda azotlu gübre kaynağı olarak amonyum sülfat kullanılmalıdır.
Verim çağına gelen kayısı ağaçlarında sadece toprak analizi yeterli değildir.
Yaprak analizlerinin de yapılması gerekir.
Verim çağındaki ağaçlarda 2-3 yılda bir yaprak analizi gerekir.
Yaprak analizi ağacın yeterli beslenip beslenmediğini belirten önemli bir göstergedir.
Ürüne yatmış meyve ağaçlarında, ağaçtan kaldırılan ürün miktarına göre gübre verilmesi gerekir.
Ancak genel kural olarak; ağacın her yaşı için her yıl 100-150 g % 21 N içeren amonyum sülfat ile 2-3 yılda bir ağaç başına
0.5-1 kg triple süper fosfat ve 1-2 kg potasyum sülfat gübresi verilmelidir.
Azotlu gübreler ikiye bölünerek uygulanmalıdır.
2/3’si erken ilkbaharda (Mart) tomurcuk kabarma dönemi, çiçeklenmeden üç hafta önce, 1/3’i ilk suda (Mayıs) ayında meyve
çekirdeği sertleştiği dönemde ağaç tacı içine serpilip toprakla karıştırılmalıdır.
Hasat Kayısı meyvelerin tümü ağaç üzerinde aynı zamanda olgunlaşmadığından, hasat kademeli olarak yapılmaktadır.
Ağaçlarda önce üst dallardaki meyveler, sonra orta dallardaki, en son ise alt dallardaki meyveler olgunlaşır.
Hasat bu olgunlaşma sırasına göre normal olarak 3 defada yapılmalıdır.
Olgunlaşma; meyvelerin saptan kolay kopması, rengin sararması, meyvenin irileşmesi ve meyve etinin yumuşayıp sulanması ile anlaşılır.
Olgunlaşma ile meyvede kuru madde miktarı artarken asit oranı azalır. Kayısı için en uygun hasat yöntemi el ile yapılan hasattır.
Çünkü el ile yapılan hasatta meyveler kirlenmez ve zedelenmez. Ayrıca ham meyvelerin hasat edilmesi de önlenmiş olur.
Silkeleyerek veya çırparak yapılan hasat, kayısıda yaygın olarak kullanılan diğer hasat yöntemleridir.
Bu iki yöntemde de meyvelerin yere düşerken kirlenip zarar görmemesi için ağaç altına bez veya naylon bir örtü serilmelidir.
Aksi takdirde direk toprak yüzeyine düşürülerek yapılan hasatta, meyveler yere düşerken ezilip patlamakta, hızla düşen meyvelerin içerisine toprak ve taş parçaları girmektedir.
Bu da kurutma işlemi ve pazarlamada problemlere neden olmakta, meyve kalitesini düşürmektedir.
Çırparak yapılan hasatta, sopalarla dallara vurulduğunda bir sonraki yılın meyvesini verecek gözler ve dalcıklar zarar görmektedir.
Ayrıca dallara sopa ile vurulması sırasında açılan yara yerleri hastalık ve zararlıların girmesine uygun ortam hazırlamaktadır.
Bu yüzden el ile hasat yapmanın mümkün olmadığı durumlarda silkeleyerek hasat yapılmalı, çırpma usulü hasattan kaçınılmalıdır.
Kurutmalık kayısılar, ağaç üzerinde tamamen olgunlaşıncaya kadar bekletilmelidir.
Ancak meyvelerin işlenmeyecek kadar fazla yumuşamamasına dikkat edilmelidir.
Fazla olgun kayısılarda kükürtleme esnasında şıra akar ve kükürt alımı zorlaşır, renk kararır.
Ham olarak hasat edilen Hacıhaliloğlu kayısı çeşidinde 4 kg taze kayısıdan 1 kg kuru kayısı elde edilirken, olgun dönemde hasat edilen 3-3.5 kg taze kayısıdan 1 kg kuru kayısı elde edilmektedir. Kayısı hasadı sabahın erken saatlerinde veya akşam serinliğinde yapılmalıdır.
Bu saatlerde meyvenin daldan kopması daha kolaydır.
Hasattan hemen önce yapılan sulama dalların gevşemesine, meyvede su oranının artıp şeker miktarının azalmasına neden olur.
Diğer taraftan hasada yakın günlerde yapılan sulama, meyvelerin hasat sırasında çamurla kirlenmesine neden olduğundan işleme safhasında sorunlara yol açmaktadır.
Kükürtleme
Kayısı, kurutma sırasında rengi en çok değişen meyvelerden birisidir.
Kükürtleme ile kurutma sırasında meyvede bulunan enzimlerin sebep olduğu renk değişimleri ve kararmalar engellenmektedir.
Diğer taraftan; küf, maya, bakteri ve zararlıların çalışması engellenerek depoda uzun süre muhafaza edilmesine imkan sağlanmaktadır.
Kuru kayısılar depoya konmadan önce elden geçirilerek kızarmış, bozuk şekilli olanlar ayrılmalıdır.
Kurutulmuş meyveler hemen pazarlanmadığından muhafaza edilmeleri zorunludur.
Kuru kayısı depolarının temiz ve havadar olması, böceklerin girmeyeceği şekilde pencerelerinin izolasyonunun yapılması gerekir.
Kayısı, 8-12 m (26-39 ft) uzunluğunda, 40 cm çapında bir gövdesi ve yoğun, yayılan bir gölgelikli küçük bir ağaçtır.
Yapraklar olan oval, 5-9 sm uzunluğundaki ve yuvarlatılmış bir baz, bir sivri ucu ve bir ince dişli bir marj ile geniş 4-8 sm.
Çiçekler pembemsi yaprakları beş beyaz çapında 2-4.5 sm vardır; yapraklardan önce ilkbaharda tek başlarına veya çiftler halinde üretilirler.
sert çekirdekli meyve, küçük benzer şeftali bir modern, 1.5-2.5 (içinde 0.6-1.0) cm çapında (daha büyük çeşitlerin),
sarıdan turuncuya, genellikle güneşe en çok maruz kalan tarafta kırmızı renktedir; yüzeyi pürüzsüz (botanik olarak şu şekilde
tanımlanabilir: tüysüz ) veya çok kısa tüylerle (botanik olarak: tüylü ) kadifemsi olabilir.
Meyve eti genellikle sert ve çok sulu değildir.
Tadı tatlıdan tart'a kadar değişebilir.
Tek tohum, genellikle "taş" veya " çekirdek " olarak adlandırılan sert, taşlı bir kabukla kaplıdır, bir tarafı aşağı doğru üç
sırt dışında grenli, pürüzsüz bir dokuya sahiptir.
Kayısının kökeni tartışmalıdır; Ermenistan'da eski zamanlarda biliniyordu ve orada o kadar uzun süredir ekiliyor ki, oradan kaynaklandığı düşünülüyor.
Ermenistan'daki Garni'deki arkeolojik bir kazıda, Kalkolitik bir alanda kayısı tohumu bulunmuştur.
Bilimsel adı Prunus armeniaca (Ermeni erik) bu varsayımdan kaynaklanmaktadır.
Bugün Ermenistan'da yetişen çok sayıda kayısı çeşidine rağmen (yaklaşık 50), Sovyet botanikçi Nikolai Vavilov'a göre,
menşe merkezi, kayısının evcilleştirilmesinin gerçekleşeceği Çin bölgesi olacaktır.
Diğer kaynaklar kayısının ilk olarak MÖ 3000 civarında Hindistan'da yetiştirildiğini söylüyor.
Çin'deki yaklaşık 7. yüzyıldan itibaren kayısı, tuzlama ve sigara içme ve daha yaygın kurutma gibi çeşitli yöntemlerle korunmuştur. Hupei, siyah füme kayısılarıyla dikkat çekiyor.
Yunanistan'a girişi Büyük İskender'e atfedilir.
Daha sonraki kaynakları genellikle türlerin menşei hakkında karıştı.
John Claudius Loudon (1838) Ermenistan, Kafkaslar, Himalayalar, Çin ve Japonya da dahil olmak üzere geniş bir yerel yelpazeye sahip olduğuna inanıyordu.
Kayısı antik çağlardan beri İran'da yetiştirilmektedir ve kurutulmuş olanlar İran ticaret yollarında önemli bir emtia olmuştur.
Kayısı günümüz İran'ında önemli bir meyve olmaya devam ediyor. Mısırlılar genellikle kayısıları kurutur, tatlandırıcı ekler ve ardından amar al-dīn adı verilen bir içecek yapmak için kullanırlar.
17. yüzyılda İngiltere'de kayısı yağı, tümörlere, şişmeye ve ülserlere karşı hareket etmeyi amaçlayan bitkisel tedavilerde kullanıldı.
17. yüzyılda, İngiliz yerleşimciler kayısı Yeni Dünya'daki İngiliz kolonilerine getirdiler.
Modern Amerikan kayısı üretiminin çoğu, İspanyol misyonerler tarafından batı kıyısına taşınan fidelerden geliyor.
ABD ticari üretiminin neredeyse tamamı Kaliforniya’da, bazıları Washington ve Utah'da .
Kuru Kayısı Meyveleri
Kayısıların soğutma gereksinimi 300 ila 900 soğutma birimidir.
Kuru iklim meyve olgunlaşması için iyidir.
Ağaç şeftaliden biraz daha soğuk dayanıklıdır, kış sıcaklıklarını −30 C kadar soğuk veya sağlıklıysa daha düşük tolere eder.
USDA bölgelerinde 5 ila 8 arası dayanıklıdırlar. Kayısı kültüründe sınırlayıcı bir faktör bahar donlarıdır: Çok erken çiçeklenme eğilimindedirler.
Kayısı çeşitleri genellikle erik veya şeftali anaçlarına aşılanır.
Çeşidinde kalem gibi lezzet ve boyutu gibi meyve özelliklerini sağlar, ama ana kök bitki büyüme karakteristikleri sağlar.
KAYISI İLAÇLAMA PROGRAMI
SONBAHARDA YAPRAKLARIN ¾ 'Ü DÖKÜLDÜĞÜNDE |
|
||||||
GÖZLER UYANMADAN ÖNCE |
|
||||||
ÇİÇEK TOMURCUKLARI AÇILMADAN ÖNCE |
|
||||||
ÇİÇEKLENME BAŞLANGICINDA (%5-10 ÇİÇEK) |
|
||||||
TAM ÇİÇEKLENME (% 90-100) |
|
||||||
ÇİÇEKLENME SONUNDA |
|
||||||
HASTALIK GÖRÜLÜNCE |
|
||||||
ZARARLI GÖRÜLÜNCE |
|
||||||
SÜRGÜNLERİN TAZE OLDUĞU DÖNEM
( 15- |
|
||||||
ZARARLI GÖRÜLÜNCE |
|