KORUYUCU TARIM VE KORUYUCU TOPRAK İŞLEME
Koruyucu tarım insanlığın gereksinim ve faaliyetlerinin çevre ve diğer canlı
türleri üzerindeki uzun vadeli etkilerini dikkate alarak, doğru üretim yapma
düşüncesidir. Bu üretim faaliyeti içinde özellikle yenilenemeyen veya
yenilenmesi çok uzun yıllar alan doğal kaynakları korumak ve çevreyi bozulmaktan
veya kirlenmekten koruyan yöntemleri uygulamak iki önemli düşünce olarak
karşımıza çıkar.
Doğal ekosistemde çok sağlam olan dengenin agro eko sistemde daha narin olduğu
bu nedenle toprak işleme, gübreleme, sulama ve ilaçlamanın çok dikkatli
yapılması gerektiği, yanlış uygulamaların onarılması çok güç olan çevre
sorunları yaratacağı gerçeği son yıllarda
doğru bir yaklaşımla önem kazanmıştır. Koruyucu tarım faaliyeti içerisinde
toprak ve su muhafazası, organik gübre kullanımı, biyolojik kontrol, iyi
tohumluk ve damızlık kullanımı önemli kriterlerdir (3).
Düşük miktarda kimyasal kullanımı, enerji tasarrufu, toprak ve su gibi doğal
kaynakların korunarak kullanımı olarak değerlendirilen koruyucu tarım içerisinde
koruyucu toprak işleme önemli bir yer tutmaktadır.
Genel olarak koruyucu tarım, toprak işlemeyi azaltan, değiştiren ve ortadan
kaldıran yöntemlerden birini içerir. Koruyucu tarım ve koruyucu toprak işlemede
ürün artıkları (anız) yakılmaz ve yıl boyunca düzgün bir toprak üstü atık
dağılımı sağlanır.
Koruyucu Toprak İşlemenin Çevreye Sağladığı Yararlar
Geleneksel tarım; ürün artıklarının yakılması, yabancı ot kontrolü için derin
toprak işleme gibi uygulamaları içerdiğinden, genel olarak çevre için
zararlıdır.
Bu teknikler toprakta sıkışıklığı arttırarak deformasyona ve
erozyona neden olurken, aşırı gübre ve ilaç kullanımı sonucunda oluşan
kalıntılar ile yeraltı sularının kirletilmesine de yol açarlar. Ayrıca
geleneksel toprak işleme teknikleri, CO2’in atmosfere emisyonunu arttırarak
global ısınmaya neden olur.
Tarımın sürdürülebilirliğini çevreye verdiği olumsuz etkiler nedeniyle azaltır.
Koruyucu toprak işleme ile topraktaki organik madde düzeyi artırılır, tarla
trafiğinin azaltılması sonucu toprak daha az sıkıştırılır, yüzeyde geleneksel
toprak işlemeye oranla daha çok bitki artığı kalacağı için su ve rüzgar erozyonu
azaltılır. Topraktaki organik materyal sadece besin maddesi değil, toprağın
doğal yapısını uzun süreli koruyan kritik bir düzenleyicidir.
Geleneksel yöntemde yer alan pulluk kullanımı ile toprağa yağmur damlalarının
bombardımanı olmakta, sulama suyunun agregatlaşmamış toprak zerreciklerini
sürüklemesi ile düşey erozyonla beraber taban taşı oluşumu da hızlanmaktadır.
Dünyada tarım alanlarının %40’ ı su ve rüzgar erozyonu etkisi altındadır.
Yapılan araştırmalar yanlış ve bilinçsiz toprak işlemeden kaynaklanan erozyon
nedeniyle yılda 150 ton/ha’lık bir toprak kaybının meydana geldiğini ortaya
koymuştur. Bu kayıplarıengellemenin en doğal
yolu toprağı devirmeden işlemek, işlem sayısını azaltmak ve toprak yüzeyini
mümkün olduğu kadar bitki örtüsü ile kaplı bulundurmaktan geçmektedir. Bu görüş
Güney Brezilya’da, Kuzey Amerika’da, Yeni Zelanda ve Avusturalya’da toprağı
korumaya yönelik hareket etme, hatta
hiç toprak işlememe gibi sonuçları ortaya çıkarmıştır (8).
Alt-üst edilmemiş bir toprakta bitki artıkları zamanla toprağın üzerinde bir
malç tabakası oluşturur. Bu tabaka toprağı yağmurun ve rüzgarın fiziksel
etkilerinden korurken, yüzeydeki nemin ve sıcaklığın devamlılığını sağlar,
ayrıca toprak canlıları ve mikro organizmalar için de
yaşam alanı oluşturur. Mikro organizmalar malçla temasa geçerek onu toprakla
karıştırır ve çürümesini sağlayarak humus haline gelmesine yol açarlar(8). Aynı
zamanda topraktaki organik materyal, su ve besin maddeleri için tampon görevi
görmektedir. Toprak faunasındaki daha büyük canlılar ise toprağın doğal yapısını
korumakta, derinlere doğru açtıkları tüneller sayesinde ağır yağmurlarda
toprağın infiltrasyonunu artırmaktadır. Toprak içinde yaşayan bu canlıların
toprağa olan etkilerine “biyolojik işleme” denilmektedir. Biyolojik işleme,
mekanik işleme ile uyum göstermemektedir.
Koruyucu Toprak İşlemenin Ekonomik Avantajları
Geleneksel toprak işleme, koruyucu toprak işlemeye özellikle sıfır toprak
işlemeye göre makina yatırımı, bakım-onarımı, iş gücü bakımından daha yüksek
girdilere ihtiyaç duymaktadır. Yapılan araştırmalar genel olarak koruyucu toprak
işleme ve doğrudan ekimin enerji verimliliğini %25-100 artırdığı, enerji
ihtiyacını da %15-50 arasında azalttığını ortaya
koymuştur(4).
Doğrudan ekim yönteminde, tarlada sadece ekim için bir kez geçiş yapılırken,
geleneksel yöntemde bu sayı en az iki veya daha fazladır. Daha az sayıda geçiş,
daha az makina yıpranması ve bakım maliyeti demektir.
Doğrudan ekim yöntemi, geleneksel toprak işleme yöntemine göre hektar başına
yıllık ortalama
31.5 litre yakıt tasarrufu sağlamaktadır. Söz konusu
tasarruf, koruyucu tarımın getirdiği giderleri (doğrudan ekim makinaları
yatırımı ve herbisit uygulamaları gibi) karşılamakta, ve bu sistemi daha karlı
hale getirmektedir. Güney Avrupa koşullarında yıllık ürünlerde doğrudan ekim
yöntemi, geleneksel yönteme göre harcamaları hektar başına değişik bitkiler için
ortalama 40-60 Euro’ya kadar düşürmektedir
(4). Bu nedenle harcamaların azalması, koruyucu tarıma adapte olan üreticilerin
motive olmasını sağlamaktadır.
Toprak için en büyük tehlikelerden birsi olan erozyon toprak kaybının yanısıra
ürün veriminide büyük ölçüde azaltmaktadır. Örneğin, ağır erozyona uğramış
bölgelerdeki bazı bitkilerde ürün verimi, diğer bölgelere göre % 9-34 kadar daha
düşük olabilmektedir (4).
Özellikle çapa bitkileri ve tahıl üretimindeki yukarıda sayılan faydalarının
yanında koruyucu tarımın aşağıdaki yararlarını da göz önünde bulundurmak
gerekir.
• Yakıt, zaman, makina yıpranması ve işçilikten tasarruf ,
• Üretimde düzenlilik,
• Topraktaki besin maddelerinin korunması,
• Kurak iklim bölgelerinde ürün yetiştirme kolaylığı,
• Çiftlik ve yeraltı sularındaki kalitenin korunması,
• Devlet kredisi desteği (özellikle yurtdışında uygulanmaktadır.)
Koruyucu Tarım ve Koruyucu Toprak İşlemenin Dezavantajları
• Pahalı ve değişik özellikleri olan üretim ekipmanları başlangıçta yüksek
yatırım maliyeti gerektirir.
• Anız artıklarının tohumla teması toksik etki yaratabileceğinden özel ekim
makinelerinin kullanılması zorunludur(5).
• Toprak az veya hiç işlenmeyeceğinden ortaya çıkacak yabancı otlarla mücadele
şarttır.
• Üreticilerin eğitimini gerektirir, çünkü tamamıyla yeni bir dinamiğe sahip
koruyucu tarım sistemleri yüksek derecede yönetim kabiliyetine ihtiyaç
duymaktadır.
• Uzun dönemli deneyimler koruyucu toprak işlemede, üreticilerin gübreleme ve
ilaçlamada farklı tekniklerin kullanımı, yabancı ot mücadele teknikleri
farklılığı gibi değişik problemlerle karşılaştığını göstermiştir.
Koruyucu Tarımda Kimyasal Kullanımı
Koruyucu tarımda herbisitle yabancı ot kontrolü zorunludur. Fakat yüksek doz
uygulamalardan kaçınmak gerekir. Daha evvel yapılan uygulamalarda koruyucu
toprak işleme yapılmış bir yerde bir kaç yıldan sonra kullanılması gereken
kimyasalların miktarının azaldığı görülmüştür.
Azaltılmış toprak işlemenin uygulanabilmesi için, topraktaki organizmaların
toprağı işleme görevini yerine getirebilmeleri gerekmektedir.
Geçmişte bitki artıklarını yakmak ve toprağı pullukla işlemek yabancı otları,
zararlı ve hastalıkları önleyen sağlıklı bir yöntem olarak görülmekteydi. Ancak
koruyucu toprak işlemeye dayalı bir sistemde, zararlı hayvan ve bitkilerin
kontrolü, biyolojik işleme alternatifleri kullanmayı gerektirmektedir. Entegre
böcek yönetimi (Integrated Pest
Management = IPM) zorunlu olup koruyucu tarım için gereklidir. IPM teknikleri
doğal dengeyi bozmadan üreticilere tarladaki böceklerin düzeylerini gözetlemeye
ve kontrol etmeye yardımcı olur. Ürün rotasyonu bunu sağlayabilecek yöntemlerden
biridir. Rotasyonla belirli ürünler arasındaki enfeksiyon zinciri önlenir,
değişik özelliğe sahip bitkiler yoğun
şekilde kullanılır.
Koruyucu tarımda sentetik kimyasal pestisitler, özel herbisitler ilk yıllarda
kaçınılmaz olarak kullanılır. Ancak zamanla ekosistemdeki organizmalar arasında
yeni bir bağ oluşmaya başlar. Oluşan yeni bağ içinde zararlı ve yararlı
organizmalar ile yabancı otlar belirlenir. Üretici
böylece yeni üretim sistemini öğrenir, sentetik pestisit, herbisit ve mineral
gübrelerin kullanımını geleneksel yöntemin altında bir seviyeye düşürür.
Dünyada Koruyucu Tarımın Durumu ve Geleceği
Amerika’nın yaklaşık 45 milyon hektarlık tarım alanında koruyucu tarım
uygulanmaktadır. Brezilya’nın bazı bölgelerinde koruyucu tarım uygulamaları için
resmi zorunluluklar vardır. Orta Amerikada ülkelerinden Kosta Rika’da ise konuyu
teşvik eden koruyucu tarım departmanları bulunmaktadır.
Koruyucu tarımın en temel yöntemi olan toprak işlemesiz yöntem doğrudan ekim
yöntemi, tarım alanlarının Paraguay’da %52’sinde,
Arjantin’de %32 ‘sinde ve Brezilya’da ise %32’sinde uygulanmaktadır.
Doğrudan ekim ile işlenen en büyük tarım alanları Amerika’da olup, ülkenin
%16’sında doğrudan ekim yapılmaktadır.
Güney Amerikada’ki koruyucu tarım uzmanları bölgesel tarımcılar ile organize bir
biçimde yayım ve tanıtım çalışmalarını sürdürmektedirler.
Bu çalışmalar ülkedeki araştırma enstitüleri tarafından da desteklenmektedir. Bu
tür destekler, üreticilerin alışmış oldukları çalışma düzenlerinde radikal değişikliklere neden olmaktadır. Böylece yeni teknolojilere
ayak uydurmada motivasyon kazanmaktadırlar.
Afrika kıtasında, Güney Afrika ve Zimbabwe’de ancak büyük çiftliklerde koruyucu
tarım uygulanmaktadır. Avrupada olduğu gibi burada da çiftçi klüpleri (no-till
farmers’ club) koruyucu tarımın yayılması için çalışmaktadırlar.
Orta Asyadaki eski Sovyetler Birliği ülkelerinde, koruyucu tarım uygulaması,
yüksek oranda erozyon ve koruyucu tarıma uygun tarım makinalarının yetersizliği
nedeniyle uygulanması zor görülmektedir.
Koruyucu Tarımda Başarılı Olmanın Kuralları
• İlk baharda yavaş ısınan, drenajı iyi topraklar, koruyucu toprak işlemeye daha
uygundur.
• Toprak verimliği her yıl yapılacak toprak analizleri ile ortaya konulmalıdır.
• Bölgedeki yabancı otları ekimden önce belirlemek ve onlara uygun herbisit
hazırlamak gereklidir.
• Yabancı otları takip ederek, daha sonraki yıllar için planlama yapmak
zorunluluğu vardır.
• İnsektisitler belirlenmeli, ancak doğal mücadeleciler (predatörler) ekonomik
kontrol sağlayamadığı durumlarda insektisit uygulamasına geçilmelidir.
• Hasat zamanında gelecek yılın ürün artıklarının dağıtım planlaması
yapılmalıdır. Hasat sonrası ürün artıklarının tarlada düzgün bir şekilde yayılı
olması sağlanmalıdır.
• Koruyucu toprak işlemenin avantajlarının ortaya çıkması bir kaç yıl alabilir,
ancak etkiler uzun süreli olacaktır. Bu nedenle sabırlı olmak gerekmektedir.
Sonuç
Koruyucu toprak işleme; mısır, buğday, soya ve pamuk gibi bitkilerin
yetiştirilmesinde, çayır meraların yenilenmesinde başarıyla uygulanabilir bir
yöntemdir.
Koruyucu toprak işleme genellikle özel ekipmanlara ihtiyaç duymasına rağmen,
geleneksel makinaların tarla yüzeyinde daha çok kalıntı bırakacak şekilde
uyarlanması da mümkündür. Ekipman ve işçilik maliyetleri pulluk veya diskaro ile
işlem yapmak gerekmediği sürece
düşük olacaktır.
Koruyucu toprak işlemenin yaygın olarak yapıldığı A.B.D gibi ülkelerde tarım
şirketleri koruyucu tarım ve toprak işleme için gerekli ekipmanları kira olarak
sunmaktadırlar. Bu tip şirketler, ülkede yaygın olarak hizmet vermekte ve
araştırmalar yaparak üreticilere yardımcı
olmaktadırlar. Türkiye’de koruyucu toprak işleme uygulamaları ancak araştırma
veya çok küçük uygulamalar düzeyinde olup henüz yaygınlaşmamıştır (2).
Ancak doğal kaynakları korumak, çevreyi bozulmaktan ve kirlenmekten kurtarmak
için, sürdürülebilir tarım tekniklerinin ülkemizde de uygulamaya konulması
gerekmektedir. Koruyucu toprak işleme hem ekonomik üretim için hem de çevreye
katkı yönleriyle çok önem
kazanmıştır. Bu nedenle konu ile ilgili çalışmaların artırılması zorunluluk
olarak görülmektedir.
Koruyucu toprak işlemenin hem ekonomik yararları, hem de çevreye olumlu
katkıları vardır. Ancak koruyucu toprak işleme uygulamalarında ilk yıllarda
yüksek yatırım masrafları olup ayrıca yüksek bilgi düzeyine de ihtiyaç
duyulmaktadır. Ülkemizde ancak araştırma düzeyinde olan uygulamaların dünyada
olduğu gibi yaygınlaştırılması için yoğun çalışmalara ihtiyaç vardır.