TOPRAK NEDİR
Dünyadaki karasal ortamların yüzeyini ince bir tabaka halinde kaplayan,
çeşitli kayaç ve minerallerin çevresel faktörlerin etkisiyle ayrışması sonucu
oluşan, içerisinde inorganik ve organik materyaller ile birlikte belirli
oranlarda hava ve su bulunduran, bitkilere tutunma yeri ve besin kaynağı olan üç
boyutlu ve canlı bir doğal varlıktır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere topraklar, başlıbaşına bir ekosistem
olup, son derece karmaşık bir yapıyasahiptirler. Toprakların arz yüzeyindeki
kalınlığı ise sadece 1,5-
2.0
metre
olup, dünyanın yarıçapının
6378 km olduğu göz önüne alınacak olursa, söz konusu bu
derinliğin sadece % 0,00003'ünü kapsayan toprak derinliğinin dikkate
alınamayacak kadar az olduğu anlaşılacaktır. Ancak, dünyadaki kara parçalarının
yüzeyini çepeçevre saran ve dünyanın yarıçapına kıyasla da
önemsenemeyecek kadar az bir kalınlığa sahip olan topraklar, dünyadaki
canlı beslenmesinde
esas olan tüm bitkisel ve hayvansal besinleri doğrudan veya dolaylı olarak
üretmekte ve canlı neslinin devamında vazgeçilemez bir görev yürütmektedir.
Diğer bir deyişle, eğer topraklar olmasa idi veya doğada mevcut olan
topraklar, herhangi bir nedenle (erozyon gibi) tamamen kaybedilmiş olsa idi, bu
gün canlı yaşamından söz etmek mümkün olmayacaktı.
Günümüzde özellikle uluslararası düzeyde yaşanan huzursuzlukların
temelinde içgüdüsel beslenme problemleri ve dolayısıyla besin üretecek arazilere
sahip olabilme zorunluluğu ve isteği yatmaktadır. Bunun yanısıra gelişmişlik ve
toplumsal refah ise, insanların doğayı ve doğal kaynakları, arazi ve toprakları
akıllıca kullanmakta elde ettikleri başarı ile yakından ilişkilidir.
Zira doğal
kaynaklar kullanılmadan tarımsal ve endüstriyel ürünlerin ve hatta hizmetlerin
üretilmesi mümkün değildir.
Öyle ise insanın yaratıcılık gücü oranında doğal kaynakların kullanımı ve
değerlendirilmesine yönelik faaliyetlerin olumlu veya olumsuz yöndeki derecesi
de bugünün toplumsal gelişmişliğinin bir göstergesi olmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde toplumsal huzursuzlukların en alt düzeyde olmasını, söz
konusu bu toplumların doğal kaynaklarını planlı ve akılcı bir biçimde
kullanmalarına bağlamak mümkündür.
Dolayısıyla doğal kaynaklarını bilimsel ve
akılcı metodlara dayanan planlamalarla kullanan toplumlar, her zaman daha güçlü
ve refah seviyeleri de yüksek olmuştur ve olmaktadır.
Bunun aksine, özellikle az
gelişmiş ve/veya gelişmekte olan toplumlar arasında daha sıkça yaşanan kavga ve
huzursuzlukların
ve hatta savaşların nedenleri arasında ise, o toplumların doğal
kaynaklarını akıllıca kullanamamasının payı oldukça yüksektir.
Ülkemiz, 21. yüzyıla çok az bir zamanın kaldığı bu günlerde gerek ulusal
ve gerekse uluslararası düzeyde hiç de küçümsenemeyecek sorunlarla uğraşmak
zorunda kalmıştır.
Söz konusu bu ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmamızın önemli
nedenlerinden bir tanesi, belki de en önemlisi, pek çok toplumsal ve tarihsel
olaya mekan olmuş yaşlı Anadolu'nun binlerce yıldır planlamalardan yoksun bir
şekilde kullanılmış olmasıdır. Nitekim pek çok yazılı kaynak, eski Anadolu'nun
verimli arazilerinden, berrak sularından ve yoğun orman örtüsünden gıpta ve
övünçle söz etmektedir.
Ya bugün ?
Bugün, yani 2000'li yıllara yaklaşılan günümüzde ise yine o yazılı ve
sözlü kaynaklar, yok olan ormanlardan ve doğal sulak alanlardan, çölleşmeye
başlamış, verimsizleşmiş ve çoraklaşmış tarım ve tarım dışı arazilerinden,
köyden kente önlenemeyen zorunlu göçlerden ve gerek köyde ve gerekse kentte
giderek yoksullaşan bir toplumsal yapıdan sıkça söz etmektedirler.
Arazi ve Toprak Kavramları
Su, her ne kadar canlı yaşamının temel maddesi olarak bilinse de,
topraksız bir canlı yaşamı düşünmek mümkün değildir. Zira sudaki yaşamın
temelini de beslenme oluşturmaktadır ve yaşamsal ortamlarda sadece hidrojen ve
oksijenden oluşan suya değil, daha pek çok besin maddesine ve elementine de
mutlak gereksinim bulunmaktadır.
Yaşamsal önemi bulunan söz konusu bu besin maddelerinin temel kaynağı ise,
çeşitli kayaç ve minerallerin doğal faktörlerin etkisi altında ayrışması ve
değişime uğraması sonucu oluşan topraklardır. Kaldı ki, yapılan bilimsel
araştırmalar, yer yüzündeki mevcut suların kaynağının da kayaç ve mineraller
olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenledir ki kayaç ve minerallerin
binlerce, hatta milyonlarca yılda, doğal yollarla ayrışması ve değişime uğraması
sonucu oluşan ve canlı yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olan topraklar,
yeryüzünün korunması mutlak gerekli doğal varlıklarıdır. Bu kıymetli doğal
varlıklar, sahip oldukları morfolojik, fiziksel, kimyasal, mineralojik ve
biyolojik özellikleri doğrultusunda, diğer bir deyişle topraklar, oluşumları
sırasında kazandıkları yetenekleri ölçüsünde doğaya ve canlılara çeşitli
hizmetleri sunmaktadırlar. Söz konusu bu hizmetleri ise aşağıdaki gibi
genelleştirerek sıralamak mümkündür.
Topraklar;
• Doğal ve kültür bitkilerinin üretiminde görev alırlar ve bütün
canlıların beslenme, barınma ve giyinme ihtiyaçlarını karşılarlar.
• Tatlı su (içme ve kullanma amaçlı) kaynaklarının oluşmasında ve
devamlılıklarının sağlanmasında görev alırlar.
• Endüstriyel ham madde olurlar (tuğla, kiremit, seramik vb).
• Doğa kirleticisi kimyasalların şekil ve yapısını değiştirirler ve bu
kirleticileri bir kasa gibi muhafaza ederler.
• Sanayi, turizm, şehir ve diğer yapılaşmalara zemin olurlar.
• Çeşitli sanat yapılarında (baraj, yol vb) dolgu maddesi ve geçirimsiz
materyal olarak kullanılırlar.
• Savaş ve kavgalara neden olurlar.
Toprakların yukarıda sıralanan bu görevleri arasında en önemli olanı
kuşkusuz canlı beslenmesinde esas olan bitkisel ve hayvansal gıdaları
üretmesidir. Bilindiği üzere bitkisel ürünler “tarla ve bahçe” adı verilen
arazilerde yetişmektedir. Söz konusu bu yetiştirme ortamları ise iki boyutlu
varlıklar olarak gözetilemezler. Zira bitkisel üretim amacıyla kullanılan
tarlaların yüzey alanları ile birlikte, toprakların
üçüncü boyutunu oluşturan derinlikleri de mutlaka dikkate alınmak
zorundadır.
Söz konusu bu üçüncü boyutun derinliği teorik olarak bitki köklerinin
ulaşabildiği veya biyolojik ve mikrobiyolojik faaliyetlerin sona erdiği noktaya
kadar uzanmaktadır.
Ancak bu derinlik çoğu kez 2 metreden daha fazla değildir. Doğada 1,5-
2,0 metre derinliğe sahip topraklar olabildiği
gibi 20-30 cm’lik derinliğe sahip topraklarda bulunabilmektedir. Böylesi farklı
derinliklere sahip topraklarda her türlü kültür bitkisinin yetiştirilmesinin
mümkün olmadığı açık bir gerçektir. Çünkü kültür bitkilerinin kök uzunlukları da
birbirinden farklı olmaktadır. Örneğin domates bitkisinin etkili kök derinliği
25-
30 cm
iken, buğday bitkisinin etkili kök derinliği 40-
60 cm ve bir portakal ağacının kök derinliği ise
80-
90 cm
dir.
Buraya kadarki açıklamalardan sonra, sürekli olarak birbirine karıştırılan
"Arazi" ile “Toprak” kavramlarını kısaca tanımlayalım.
ARAZİ NEDİR ?
Arazi, topraktan daha geniş bir kavram olup, çeşitli arazi kullanım
şekilleri üzerinde potansiyel etkisi olan fiziksel çevre, yöresel iklim, rölyef,
topoğrafya, toprak, hidroloji ve bitki örtüsü gibi unsurların tamamının
bileşiminden oluşan bir sistemdir.
Diğer bir deyişle arazi; içerisinde pek çok alt bileşenin belli kurallar
içerisinde yer aldığı oldukça geniş bir ekosistemdir. Bu tanımlamadan da
görüleceği üzere, toprak adı verilen varlık, arazinin bir bileşenini
oluşturmaktadır. Son yıllarda, gelişen ve değişen bilimsel ve teknolojik düzeye
bağlı olarak arazi kavramına yukarıda sıralanan fiziksel sistem bileşenleri
yanısıra ekonomik ve sosyal unsurlar da ilave edilerek ekosistem yaklaşımının
tanımı ve hedefleri genişletilmiştir.
TOPRAK NEDİR ?
Topraklar, çeşitli kayaç ve minerallerin doğal faktörlerin (toprak yapan
faktörler: iklim, bitki örtüsü, anamateryal-kayaç ve mineraller, topoğrafya,
zaman) etkisi altında ayrışması ve ayrışan bu materyallerin yeni bileşiklere
dönüşmesi sonucu oluşmuş doğal ve canlı varlıklardır.
Topraklar, yüzeylerinde ve derinliklerinde (profillerinde) oluştuğu
coğrafik bölgedeki toprak yapan faktörlerin bütün özelliklerini taşıyan ve bu
özelliklerine bağlı olarak da kimileri tarımsal üretimde belli bitkileri daha
iyi besleyebilme ve yetiştirebilme yeteneğine sahip, kimileri ise sahip olduğu
özelliklerine bağlı olarak tarımsal üretim dışındaki diğer kullanım
şekilleri için (orman, otlak, çayır, mera, şehir veya sanayi yerleşmesi vb) daha
uygun olan varlıklardır. Üç boyutlu olan bu varlıklar bileşimlerinde çeşitli
mineral ve organik (canlı-ölü organizmaları) maddeleri, belli oranlarda hava ve
suyu bulunduran, söz konusu bu bileşimi oluşturan unsurlardan birisinin
dengesinin veya özelliğinin bozulmasıyla da toprak olmaktan çıkan ve üretim
yeteneklerini kaybeden doğal ve canlı bir varlıktır.