Kurak ve yarı kurak bölgelerde oluşan topraklarda yetiştirilen bitkilerde noksanlığı en çok görülen mikro besin maddesi demirdir.
Böyle topraklarda yetiştirilen bitkilerde demir noksanlığı görülmesinin sebebi ise, toprakta demirin yetersiz olmasından ziyade kurak koşullar nedeniyle
toprakta fazla miktarda kireç bulunması ve toprak pH' nın yüksek olmasıdır.
Aslında mikro elementler içerisinde demir toprakta en yüksek miktarda bulunan bitki besin maddesidir.
Birçok toprakta bulunan toplam demir miktarı % 3-5 civarındadır. Hatta bazı topraklarda bu rakam % 10'u bulmaktadır.
Ebetteki demir bakımından reel anlamda fakir topraklar da vardır.
Örneğin bazı topraklarda toplam demir % O.C gibi çok düşük miktarlarda olabilmektedir.
Toprakların toplam demir içeriğinin bitkinin demir beslenmesi açısından hiç önemli değildir.
% 5 – 10 toplam demir içeren toprakla da yetişen bitkilerde demir noksanlığı gözlenebilmektedir.
Kireçli topraklarda yetiştirilen bitkilerde görülen demir noksanlığının sebepleri çeşitlidir.
Kireçli topraklarda pH yüksek olduğundan demir bileşikleri çözünmez ve dolasıyla da bitkilerce alınamaz.
Ancak kireçli topraklardaki demir noksanlığının tek açıklaması bu değildir.
Topraktaki kirecin çözülmesiyle ortaya çıkan bikarbonat iyonları, demir noksanlığının en önemli bir diğer sebebidir.
Kök bölgesinde bulunan fazla bikarbonat iyonları bitki bünyesinde demirin hareketliliğini azaltarak noksanlık görülmesine neden olmaktadır.
Topraktaki kirecin çözünmesinde ortamdaki karbondioksit miktarının çok fazla artırıcı etkisi vardır.
Bu nedenle, toprakta karbondioksit miktarını artıran havasızlık hallerinde bitkilerde demir klorozu ortaya çıkmaktadır.
Toprağın sıkışması, su basma uzun sureli yağışlar veya aşırı sulama gibi olayların demir noksanlığı yarattığı pratikte çok iyi bilinmektedir.
Toprakta karbondioksit birikmesine neden olan bir diğer etmen toprak strüktürünün bozuk olmasıdır.
Onun için demir klorozu 'ile mücadelede toprak strüktürünü geliştirecek önlemler de önemli bir yer tutar.
Toprakta fazla miktarda bulunan fosfat ve nitrat iyonlan da demir klorozu yaratmaktadır.
Tarla ve bahçe tarımı yapılan topraklarda bu iyonların konsantrasyonu genellikle çok yüksek olmadığından bu risk pek fazla olmamakla beraber, örtü altı
sebzeciliği de sürekli ve yüksek miktarda kullanılan fosforlu ve azotlu gübrelerin böyle bir sorun yaratması pek olasıdır.
Özellikle nitrat iyonlarının toprakta fazla bulunmasına neden olacak gübreleme pratiklerinden kaçınılmalıdır.
Pratikte demir noksanlığı toprakta yüksek miktarda bulunan ağır metallerin etkileride ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle bu konuda manganın etkisi fazladır.
Fazla manganın bu konudaki etkisinin, demir alımını azaltmasından değil, demirin enzim aktivitesi sağlamadaki görevini yapmasını engellemesinden ileri geldiği
sanılmaktadır. Toprak bakir, çinko, krom, nikel gibi diğer ağır metallerin yüksek miktarlarda bulunması da demir klorozuna benzer semptomlara yol açmaktadır.
Türkiye topraklarının da büyük bolüme kurak ve yan kurak iklim koşulları altında oluşmuş, kireçli, pH'i yüksek olan topraklardır.
Bu nedenle ülkemizde de mikro besin elementleri içerisinde noksanlığı en sık karşılaşılan iz elementlerden biri demirdir.
Demir noksanlığının giderilmesi de diğer iz elementlere göre daha zordur. Çünkü demirin bitkiye yarayışlılığını etkileyen pek çok etmen vardır.
Yapılan her demir gübrelemesinden olumlu sonuç elde etmek her zaman mümkün olmayabilir.
Bunun nedeni, ya verilen demirin bitki tarafından alınamaması veya bitki tarafından alınsa bile, bitkide aktif olmamaktadır.
Bitkiler demiri en çok +2 değerlikli demir iyonları şeklinde alırlar. +3 değerlikli demir iyonlan ise oldukça zor ve az alınır.
(çeşitli şelat edici ajanlar tarafından şelatlanmış demirin alınması da daha çok demir iyonunun şelat molekülünden ayrılmasından sonra gerçekleşir.
Demir-şelat molekülünün doğrudan absorbsiyonu mümkün olmakla beraber çok kolay değildir.
Hangi şekilde alınırsa alınsın, demirin bitki bünyesinde fizyolojik işlevini gerçekleştirebilmesi için +2 değerlikli demir formuna dönüşmesi gerekmektedir.
Çünkü metabolik bakımdan aktif olan demir, +2 değerli demir iyonlarıdır.
Bitki bünyesine fazla miktarda demir bulunsa ve fakat bu demirin hepsi +3 değerli iyon şeklinde olsa, itkide yine de demir noksanlığı görülür.
Çünkü inaktif olan +3 değerlikli demir, fizyolojik proseslere katılamaz.
Bitkilerde demir noksanlığı sorununun çözülmesini güçleştiren sebeplerden biri de, bitki cins ve türleri ve çeşitler arasında demiri kullanma kabiliyetleri
bakımından önemli farklılıklar bulunmasıdır.
Bu farklılık hem inorganik demirden, hem de demir kleytlerinden yararlanmada görülebilmektedir.
Aynı toprak üzerinde, aynı koşullar altında yetiştirilen aynı türden farklı iki bitki çeşidinden biri şiddetli demir noksanlığı semptomları gösterirken, diğeri
tamamen normal gelişebilmektedir.
Bu durum bazı bitkilerin demir stresi altında kalınca, demir alımını artıracak bir mekanizmaya sahip olmalarından ileri gelmektedir.
Bazı bitkiler ise, genetik olarak böyle bir mekanizmaya sahip değildirler.
Demir tresi olunca, demir alımını ve demirin yarayışlılığını artıracak genetik özelliğe sahip bitkiler "demir - etkin" bitkiler olarak adlandırılır.
Demir etkin olmayan bitkilerin demir noksanlığından kurtarılması çok zor ve pahalıdır.
Aynı bitki türünün çeşitleri arasında demir etkin olan ve olmayan çeşitler vardır.
Örneğin soya, domates, mısır gibi bitkilerin bazı çeşitleri demir etkin özelliğe sahiptir, bazı çeşitleri ise değildir.
Demir sorunu olan toprakların üzerinde bu bitkilerin tarımı yapılacaksa, en iyi tedbir, demir etkin çeşitleri yetiştirmektir.
Demir noksanlığı semptomları bitkilerin genç yapraklarında ve özellikle son çıkan yapraklarda, damarlar arasında sararma şeklinde ortaya çıkar.
Demir noksanlığına maruz kalan yaprakların görünümleri oldukça tipiktir.
En ince damarlar dahi yeşil kalarak bu damarlar arasındaki kısımlarda renk tamamıyla sarıya döner.
Geniş yapraklı bitkilerde yapraklar adeta sarı zemin üzerinde yeşil bir ağ manzarası gösterirler.
Noksanlığın çok şiddetli olduğu durumlarda, damarlar da sararır. Bazı bitkilerde yapraklarda kahverengi nekrozlar oluşabilir.
Noksanlığın çok şiddetli olması halinde yeni çıkan yapraklarda hiç klorofil bulunmadığı için yaprak beyaz bir renk alır.
Kimi zaman demir noksanlığı semptomlar magnezyum noksanlığı semptomları ile karıştırılmaktadır.
Dikkat edilecek husus magnezyum noksanlığının yaşlı yapraklarda görülmesi, buna karşılık demir noksanlığının ise genç yapraklarda, bitkinin tepe kısımlarında,
sürgün uçlarında görülmesidir.
Noksanlığın hafif olması durumunda, en son çıkan genç yapraklar başlangıçta sarımsı yeşil olur.
Noksanlık ilerledikçe damarlar arasında renk tamamen sarıya döner.
Damarlar ise kesin sınırlarla yeşil kalırlar.
Buğday, arpa, yulaf, mısır gibi Monokotiledon bitkilerin yapraklarında, paralel yeşil damarlar ve aralarda sarı çizgiler yaprak ucundan başlayarak uzanır.
Benzer semptom mangan noksanlığında olmakla beraber, mangan sarı - yeşil paralel çizgiler yaprağın orta kısımlarında görülür, uçlardan başlamaz.simptom
Demir noksanlığının çok tipik bir özelliği, yapraklar ne kadar genç ise semptomların o kadar şiddetli ve belirgin olmasıdır.
Diğer besin noksanlıklarından farklı olarak, demir noksanlığının bir tipik özelliği de, klorozlu yaprakların kolay kolay ölmeden canlı kalmalarıdır.
Bununla birlikte noksanlık çok çok şiddetli ise yapraklarda ölme de görülebilir.
Meyve ağaçlarında demir noksanlığı semptomlarının bazı dallarda görülüp bazılarında görülmemesi de sık rastlanılan bir durumdur.
Demir noksanlığının karakteristik semptomları, demirin etkilediği metabolik reaksiyonların bozulmasından, büyüme ve klorofil sentezi için gerekli enerji
transferinin kısıtlanmasından kaynaklanır.
Demir noksanlığı semptomlarının çok tipik olması ve bütün bitkilerde birbirine benzemesi, kolay tanınmasını sağlar.
Bununla birlikte, birçok duru da demir noksanlığı ile beraber diğer bazı mikro besin elementlerinin (özellikle çinko ) noksanlığı aynı zamanda söz konusu olabilmekte,
bu da tanınmayı güçleştirebilmekte.
Yaprak analizleri, önemli ipuçları vermekle beraber, demir noksanlığının teşhisinde kesin bir kriter olarak ele alınması güçtür.
Çünkü birçok halde, demir noksanlığı olan yapraklarla, sağlıklı yaprakların demir kapsamları arasında fark görülmemekte, hatta kloroz yaprakların demir kapsamları
daha yüksek çıkabilmektedir.
Bu ise yukarıdaki paragraflarda açıklanmış olduğu gibi, demirin bütün formlarının bitkide yararlı olmayışından ileri gelmektedir.
Demir noksanlığı olduğundan kuşku duyulan bir semptomun, gerçek demir noksanlığı olup olmadığını anlamanın en iyi yolu, uygun bir demir çözeltisini yapraklara
püskürtmektir. Kloroz kaybolur veya hafiflerse, semptomları demir noksanlığından ileri geldiği anlaşılır.
Demir noksanlığının giderilmesinde, yaprak gübrelemeleri başarılı olmaktadır.
Organik demir tuzlarının (örneğin demir sülfat) % 0.05 ile % 1 arasındaki konsantrasınlarda püskürtülmesi faydalı olabilir.
İnorganik tuzların kullanılması ucuz olmakla beraber, hem etkilerinin daha az olması, hem de yaprak yanıkları tehlikesi olması nedeniyle şelatlı demir
çözeltilerinin püskürtülmeleri daha güvenli ve başarılı olmaktadır.
Çeşitli ticari isimlerle satılan demir şelatların belli başlıcaları EDDHA ve EDTA ile şelatlanmışlardır.
Sentetik demir şelatlarınlarında kullanılmaya başlanması, demir klorozunun önlenmesinde çok önemli sonuçların alınmasını sağlanmıştır.
şelatlar toprağa ve yaprağa uygulanabilir. şelat edici ajan tarafından bağlanmış demir immobilize olmadan bitki tarafından kullanılabilir.
Günümüzde hemen tüm ülkelerde şelatlı demir bileşikleri, demir noksanlığına karşı etkili bir araç olarak, bir iki hafta aralıklarla bitkilere püskürtülerek
kullanılmaktadır.
Bu etkili bileşikler dahi, noksanlığın çok şiddetli olması durumunda kesin tedavi edici olamayabilir.
Toprağa uygulanma durumunda kullanılacak şelatın o toprak şartlarında stabilite göz önüne alınmalı ve doğru bir şelat tipi seçilmelidir.
Özellikle pH'i yüksek olan topraklarda Fe-EDTA'nın stabilitesi iyi değildir, dolaysıyla Fe-EDDHA bit şartlarda daha etkili olmaktadır.
Bazı şelatlı demir gübreleri, tek bir şelat tipi ile değil, iki şelat tipinin karışımı olarak hazırlanmaktadır.
Bu tip demir gübreleri hem yüksek, hem de düşük pH'da etkili olabilirler.
Toprağa uygulama halinde tavsiye edilebilecek dozlar şöyle olabilir: meyve bahçelerinde ağacın büyüklüğüne göre genellikle 70 - 150 g yeterli olmaktadır.
Bununla birlikte, noksanlığa duyarlı ve büyük ağaçlarda bu miktar 500 grama çıkarılabilir.
Bağlarda asma başına 10 – 50 g, sebzeler ve çilekler için metrekareye 3 - 6 g, çiçekler 'e süs bitkileri için metrekareye 6 - 12 g ortalama olarak uygun dozlardır.
Demir şelatların toprağa verilmeleri, genellikle yaprağa verilmelerine göre daha besin sonuç alıcı olmakla birlikte, kullanılacak miktar fazla olduğu için, bu yöntem oldukça pahalıya gelmektedir.
Bu nedenle de yaprak uygulamaları daha yaygın olarak kullanılır.
Ancak noksanlığın çok şiddetli olması halinde, daha kesin sonuçlar almak için toprak uygulaması tercih edilmelidir.
Sentetik şelatlar çok etkili olmakla beraber, pahalı olmaları çok önemli bir dezavantaj teşkil eder.
Bazı durumlarda kullanılmaları ekonomik olmayabilir.
Bu nedenle, bazı organik bileşiklerin üretilmeleri sırasında yan ürün olarak elde edilen bazı şelatlayıci maddeler de demir klorozuna karşı önlem
olarak kullanılmaktadır.
Demir- lignosulfanat, demir-poliflavonoid ve demir-heptonat böyle maddelerdir.