BİTKİLERDE BÜYÜMEYİ KONTROL EDEN FAKTÖRLER VE BİTKİ BESİN ELEMENTLERİNİN ÖNEMİ
(controlling factors of plant growth and plant nutrients importance of)
Bir bitkiden elde edilecek ürün genellikle o bitkinin gelişme süresinde
gerçekleştirdiği fotosentez sonucunda oluşturduğu madde miktarı (biyokütle) ile
ifade edilir.
Başka bir deyişle bitki ne kadar çok madde oluşturuyor ise verimi
o kadar yüksektir denir.
Gerçi bu açıklama, bazı bitkilerin sadece bazı kısımların ekonomik olarak
değerlendirdiğimiz gerçeği karşısında, her zaman doğru değilmiş gibi
algılanabilir.
Örneğin yaprak ve gövde gelişimi oldukça iyi olan ancak dane
doldurması iyi olmadığı için, danesi hafif gelen buğday, mısır, çeltik, ayçiçeği
gibi bitkilerde verim ile bitki gelişmesi aynı şey değilmiş gibi algılanabilir.
Ancak unutulmamalıdır ki tüm gelişim faktörlerinin yeterli ve dengeli bir
oran içinde bulunması halinde bitki hayat devresinin sonuna kadar normal gelişir
ve gelişmesiyle orantılı olarak da kök, gövde, yaprak, meyve tohum oluşturur.
Bu nedenle bitkinin oluşturduğu madde miktarı ile verimi özdeş kabul
etmek, en azından, verimi etkileyen faktörleri incelerken bu ifadeyi
terminolojik bir ifade tarzı olarak kullanmak yanlış olmaz.
Ayrıca gelişmesi iyi
olmayan bit bitkiden yüksek bir verim elde etmenin hiç bir zaman mümkün olmadığı
da akıldan çıkarılmamalıdır.
Bitkilerde gelişmeyi, dolaysıyla verimi etkileyen çok çeşitli etken
olmakla birlikte bunlar iki ana grupta toplanabilir.
Birincisi bitkinin genetik özellikleri, ikincisi ise bitkinin dışındaki
faktörlerdir ki bunlara çevresel etmenler diyebiliriz.
Bitkinin genetik
özelliklerinin mi, yoksa çevresel etmenlerin mi verim üzerinde birinci derecede
etkili olduğu nu düşünmek doğru değildir.
Çünkü bu iki grup faktörlerden hangisi
yetersiz ise verimi belirleyecektir. Diğer faktörlerin çok iyi olması verimi
yükseltmeye yetmez. Bunu biraz daha açıklayalım.
Genetik faktörler bitki genotipinin verim potansiyelini belirler. O
bitkiden elde edilecek ürün miktarı bu potansiyel ile sınırlıdır.
Çevre
faktörleri ne kadar yeterli olursa olsun, bitkinin verim potansiyelinin üzerinde
bir ürün elde edilemez. Ancak çevre faktörlerinin ürün üzerine etkisi bakımından
da aynı şey doğrudur.
Yani çevresel etmenlerden sadece bir tanesi bile olumsuz
veya yetersiz ise, bitkinin genetik verim potansiyeli ne kadar yüksek olursa
olsun bir şey ifade etmez.
Yetersiz olan çevre faktörüne bağlı olarak bitki
gelişeceği için, verim potansiyeline ulaşamaz ve düşük ürün alınır.
Tabi burada biz, sadece ürün miktarından söz ediyoruz ama aynı şey ürünün
niteliği, kalitesi için de söz konusudur.
Özetlemek gerekirse; bir bitkiden elde
edilecek ürün miktarı, bitkinin genetik özellikleriyle beraber çevre faktörleri
dediğimiz birtakım dış etmenlerin etkileriyle belirlenir.
Verimi belirleyecek çevre faktörleri ise kendi aralarında iki ayrı gruba
bölünebilir. Bunlardan biri iklim ve hava ile ilgili faktörlerdir.
Su,
karbondioksit, ışık gibi ana faktörler bitki gelişmesi için mutlaka bulunması
gereken ve azlığı çokluğu verimi etkileyen iklim faktörleridir. Bunların yanında
verimi dolaylı olarak etkileyen iklim faktörleri de var.
Örneğin nemlilik,
rüzgâr gibi faktörler transpirasyonu etkilediklerinden verim üzerine dolaylı bir
etkiye sahiptirler.
Çevresel faktörlerin ikinci grubu toprakla ilgili olanlardır. Burada da
toprağın sağladığı bitki besin elementleri mutlaka bulunması gerekli ve verimi
doğrudan belirleyen bir etmendir.
Ayrıca toprakla ilgili bazı etmenler de verim
üzerine dolaylı olarak etki eder. Örneğin toprak reaksiyonu (pH), havalanma,
geçirgenlik vb. özellikler bitki gelişmesini, dolaysıyla verimi dolaylı olarak
etkileyen, toprakla ilgili faktörlerdir.
Şu halde bitkinin genetik özellikleri dışında verimi doğrudan etkileyen ve
olmazsa olmaz faktörler su, ışık, sıcaklık, karbondioksit, oksijen ve bitki
besin elementleridir.
Bu 6 faktör bitki gelişmesi için bulunması şart olduğundan
bunlara "gelişim faktörleri" denilmektedir. Gelişim faktörlerinin her birinin
azlığı çokluğu bitki gelişmesini, dolayısıyla verimi etkiler. Bizim elimizde
verimi artırmak için bulunan asıl anahtarlar da bunlardır.
Hastalık, zararlı ve
yabancı otlarla mücadele etmenin de verimi artırdığı akla gelebilir. Ama aslında
zirai mücadele önlemleri verimi artırmak için değil, ürünün zarar görmesini
önlemek içindir.
Altı adet olan gelişim faktörlerine baktığımızda, bunların hepsinden ürün
artışında geniş çapta yararlanamayacağımızı görürüz.
Seralar dışında, iklim
faktörlerini değiştirebilmek için fazla bir imkânımız yoktur. Geniş ölçekli
tarla ve bahçe ziraatında ışık, sıcaklık ve karbondioksit miktarını
artırabilmemiz mümkün değildir.
Oksijen atmosferde her yerde yeterince
bulunmaktadır. Görüleceği gibi, büyük çapta bitkisel ürün artışını
sağlayabilecek iki imkânımız kalmaktadır.
Bunlardan biri sulama olup, bu da
ancak kurak bölgeler için geçerlidir, yani sulama yapmak suretiyle bitki
gelişimini teşvik etmek ve ürün artırabilmek ancak suyun yetersiz olduğu kurak
ve yarı kurak bölgeler için söz konusudur.
Diğer ürün artırma imkânı ise bitki besin maddelerinin bitkilere yeterli
ve dengeli bir şekilde verilmesidir. Bitkilere besin maddesi verilmesi işlemine
gübreleme diyoruz. Gübreleme ile bitkilere sürekli olarak besin elementleri
sağlanması başarılı yetiştiriciliğin vazgeçilmez koşuludur. (Çünkü yeryüzü
üzerinde hiç bir toprak parçası yoktur ki tüm bitki besin elementlerini yeterli
miktarda bulundursun ve bitki bunlardan yararlansın. Bir toprak üzerinde yetişen
bir bitki için besin maddeleri bir süre için yeterli olsa bile, bu sure
geçicidir.
En azından bitkinin tüketmesiyle besinlerin biri veya birkaçı
azalacak ve azalan besinlerin toprağa ilavesi zorunlu olacaktır.
Bitkilerin yaşamaları için mutlaka gerekli olan elementlere "bitki besin
elementleri", "bitki besin maddeleri" veya sadece "bitki besinleri"
denilmektedir. Bitki dokularının analizinde doğada bulunan hemen hemen tüm
elementleri bulmak mümkündür. Bitki yetiştiği ortamda bulunan elementleri,
kendisi için gerekli olsun olmasın azda olsa bünyesine almaktadır.
Ancak bu
elementlerden 16 tanesi bütün bitkiler için mutlak gerekli besin maddesidir, 6
elementin ise sadece bazı bitkiler veya bazı süreçler için mutlak gerekli olduğu
kabul edilmektedir.
Bitki besin elementlerinin makro elementler ve mikro elementler diye ikiye
ayrılarak gruplandırılması çok yaygındır. Bununla birlikte daha değişik
gruplandırmalar da yapılmaktadır. Burada öncelikle makro element ve mikro
element ifadelerinin ne anlama geldiğinin açıklanması gerekir.
Makro elementler bitki tarafından nispeten fazla miktarda ihtiyaç duyulan
ve bitki bünyesinde fazla bulunan elementlere denilmektedir.
Mikro elementler ise, bunun tersine, bitki bünyesinde az bulunan ve bitki
tarafından az alınan elementlerdir.
Ancak pratikte mikro elementlerin öneminin makro elementlere göre daha,
olduğu gibi çok yanlış bilgilendirmeler olduğuna sık tanık olunmaktadır. Böyle
bir düşünce tamamen yanlıştır. Fizyolojik bakımdan mikro elementlerin önemi,
makro elementle den daha az değildir.
Çünkü hangi besin elementi olursa olsun, ortamda yeter miktarda
bulunmaması halinde, bitkinin normal bir şekilde büyümesi ve hayat devresini
tamamlanması mümkün değildir. Pratik tarım bakımından da konuya baktığımızda
yine mikro elementlerin öneminin daha az olduğunu düşünmemiz mümkün değildir.
Çünkü tüm diğer besin elementlerinin yeter miktarda bulunmasına rağmen,
tek bir mikro besin elementin aşırı noksanlığı bitkinin gelişmesinin tümüyle
durmasına ve çok büyük verim düşüşüne sebep olabilmektedir.
İlk 3 sütunda verilmiş olan 16 element bütün bitkiler için mutlak gerekli
olduğu bilinen elementlerdir. Son sütunda verilmiş olan 6 element ise sadece
bazı bitkiler için ve bazı süreçler için gerekli olduğu tespit edilmiş olan
elementlerdir.
Noksan olan herhangi bir bitki besin elementinin toprağa veya bitkiye
verilmesiyle üründe sağlanacak artış, noksanlığın derecesine bağlıdır. Eğer
noksanlık şiddetli ise ürün artışı fazla olacaktır.
Hatta noksanlığın çok aşırı olduğu durumlarda bitkiye verilen besin
elementi miktarı ile elde edilen ürün arasında doğru orantılı bir ilişki
görülür. Bu doğru orantılı ilişki, besin elementinin bitkideki miktarı minimum
seviye dediğimiz bir şeyin üzerine çıkıncaya kadar devam eder.
Söz konusu olan besin element daha yüksek miktarlarda verilince, üründeki
artış oranı, azalan verim kanununa uygun olarak düşmeye başlar. Burada dikkatten
kaçmaması gereken nokta, ürün miktarında gerçek bir düşüş olmadığıdır, üründeki
artış oranı düşmektedir. Ancak bitkiye sürekli olarak o besin elementinden
verilmeye devam edilirse, bir noktadan sonra bitki bundan zarar görür ve ürün
miktarı reel olarak düşer.
Bitkiye verilen besin elementi ile ürün miktarı arasında eğer doğru
orantılı bir ilişki ortaya çıkıyorsa o element aşırı derecede noksan demektir.
Ürünün verilen besin miktarı ile doğru orantılı olarak artış bölgede o elementin
bitkideki miktarı artmamaktadır. Çünkü verilen besin miktarı ile orantılı olarak
ürün miktarı arttığından besinin bitkideki konsantrasyonu sabit kalmamaktadır.
Besinin bitkideki miktar süreçler bu düzeyine minimum seviye denmektedir.
Yapılan analizlerde eğer herhangi bir besinin miktarı minimum seviyede
çıkıyor ise, o besinin mutlak noksanlığı olduğu ve yapılacak gübreleme ile çok
büyük ürün artışlarının elde edileceği anlaşılır. Gübrelemeye devam edildikçe
bir süre sonra ürün artışının hızı kesilir. Gerçi yine ürün artışı elde
edilmektedir ama verilen besin miktarı ile doğru orantılı şekilde bir artış
değil de gittikçe azalan oranlarda artış görülmeye başlar.
Ürün artışındaki
azalmaya bağlı olarak da o besinin bitkideki miktarı artmaya başlar.
Gübrelemeye sürekli devam edilirse öyle bir nokta gelir ki ürün artış
durur. Ürün artışını durduğu noktadaki besinin konsantrasyonuna kritik seviye
denilir. Bu noktaya kritik seviye denilmesinin sebebi, besin miktar süreçler bu
seviyenin altında bulunması halinde ürün miktar süreçler maksimum
olamayacağıdır. Öyle ise kritik seviye bir besinin bitkideki miktar süreçler tam
yeterli olduğu düzeydir.
Kritik seviyenin altında besin varsa o besin az veya
çok derecede noksan demektir.
Değişik besinlerin kritik seviyeleri birbirinden oldukça farklıdır.
Örneğin belli bir bitki için azotun kritik değeri çinkonun kritik değerinin 1000
kati veya daha fazla olabilir. Aynı besinin farklı bitkilerdeki kritik
seviyeleri de birbirinden farklı olmakla beraber bu fark çok yüksek değildir.
Bir besinin bitkideki miktarı minimum seviyede ise o besine ait noksanlık
belirtileri de bitkide mutlaka görülür. Diğer bir deyişle bu düzeyde bir
noksanlığı gözle de tespit etmek mümkündür. Ancak besinin bitkideki miktarı
kritik seviyenin biraz altında ise noksanlık belirtileri görülmeyebilir. Kolayca
anlaşılacağı gibi, kritik seviyenin altında besin olması o besinin noksan
olduğunu ifade eder.
Besin noksan olduğu için de ürün kaybı olacaktır ama noksanlık çok
şiddetli olmadığı için gözle görülen belirti vermemektedir, buna gizli noksanlık
denilmektedir. Gizli noksanlıkların önceden saptanarak gübreleme ile giderilmesi
ürün kaybı süreçler önüne geçilmesi bakımından önem taşır.
Bunun için ziraat de muntazam olarak toprak ve bitki analizlerinin
yaptırılması gereklidir. Bu sağlanamıyor ise özellikle mikro element bakımından
uzmanların önerilerine uyularak önlem alınması yerinde olur.
Birçok kültür bitkisinden pratikte verim potansiyellerinin altında ürün
alınmaktadır. Örneğin tahıllardan 1000 kg/da, mısırdan 2000 kg/da, şeker
pancarından 8000 kg/da, patatesten 7000 kg/da düzeylerinin üzerinde verim
alınması mümkün iken pratikte bu verim düzeylerine genellikle ulaşılamaması
süreçler nedeni bitkilerin yeterli düzeyde beslenememeleridir. Bu nedenle
bitkilerde görünür ve gizli besin noksanlıklar süreçler önüne geçecek gübreleme
programlar süreçler yapılarak muntazam bir gübreleme uygulanması başarılı bir
bitki yetiştiriciliği için vazgeçilmez koşuldur.